Altın Portakal'da yine skandal! Oysa bu yıl hiç bulaşmayayım demiştim. Diyelim 'muhteşem' Altın Portakal kortejinde neden bir tek Tuba Ünsal kızımız ve kırmızı elbisesinin arz-ı endam ettiğini sormayayım. Sinemamızın yıldızlarının hani nerede? 'Yoksa bu sene de Su Otel'de, akşamüstü içkisinde mi?' olduklarını merak etmeyeyim dedim... Ya da Milliyet'te Alin Taşcıyan'ın yazdığı karakolda biten kapanış partisini... Hani konukları taşıyan otobüste kavga çıkmış, şoför otobüsü terk edip kaçmış. Yabancı bir davetli fenalaşmış ya. Sonra ünlü yönetmen Francis Ford Coppola'nın basın toplantısından gelen flaş! flaş! rezalete de çıt çıkarmadım. Tuttum kendimi. Neydi olayımız?
Coppola da kimmiş?
Festival Başkanı Engin Yiğitgil ve Coppola 'Baba' filmi eşliğinde salona girerler. Usul nedir? Star en son gelir ve basın toplantısı başlar! Ama yoook! Yiğitgil "Kusura bakmayın arkadaşlar, Pamir Demirtaş'ı iki dakika bekleyeceğiz" buyurmuş. Coppola'da kimmiş, değil mi? Bir de üstüne; basına dağıtılan kağıtlarda Coppola'nın yeni filmi 'Youth Without Youth'un dünya galasının Antalya'da yapılacağını belitmişler. Ama bu da yalan çıkmış, çünkü gala çoktan Roma'da yapılmış. Oh suyundan da koy!.. Altın Portakal değil, Altın Skandal anasını satayım. En son bombamız da festival başkanı Engin Yiğitgil'in 'Bir İletişim'in ortağı Nimet Demir'i tartaklaması haberi! Demir, Yiğitgil'den davacı olacağını söylüyor. Yiğitgil basına açıklama yapıp olayı reddediyor. Dünkü bir haberde Turkmax kameralarının olayı çektiği ve kaseti sakladığı yazıyor. Görüntü varsa kesinlikle ortaya çıkmalı, bu rezalet sonuca ulaşmalı. Hemen Digiturk Kurumsal İletişimden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Berna Kürekçi'ye sordum; "Bu konuyla ilgili bizim herhangi bir bilgimiz bulunmamaktadır. Konuyu biz de basından öğrenmiş bulunuyoruz. Kameralarımızın orada olduğu, gerçeği yansıtmamaktadır" dedi.
Bana da hakaret etti! Aklıma geçen yılki Altın Portakal maceram geldi. Sırf doğru haber yaptım, gördüklerimi yazdım, eleştiriden sakınmadım diye Su Otel'in lobisinde Engin Yiğitgil'in hakaretlerine maruz kalmıştım. Bakın o günlerde ne yazmışım. "Altın Portakal'ın Konyaaltı Açıkhava'da açılışı yapılıyor, yüzlerce davetli katılıyor. Daha mikrofonun nerede duracağı belli değil, Bollywood dansçıları yirmi dakika neden o korkunç şovu yaptı, o hiç belli değil. Üstüne bir de gecenin finalinde Yılmaz Erdoğan standup yapıyor, yabancı konuklar Fransız kalıyor mu sana... "İnsan bir çeviri yapmaz mı, kulaklık dağıtmaz mı hiç olmazsa?" diye çiziktiriyorsun. TÜRSAK Başkanı ertesi gün geliyor, seni kulaktan dolma haber yazmakla itham ediyor. Yok yok apaçık hakaret ediyor... Gördüklerini, düşündüklerini, inandıklarını yazdığın için protesto ediliyorsun açık açık!"
Kötü yazan gelmesin! Ve bu sene de ben ve Kelebek yazarı arkadaşım Onur Baştürk festivale davet edilmedik!!! Sebebi sorduk soruşturduk şu cevabı aldık: "Hakkımızda kötü yazan gazetecileri istemiyoruz." Onur ve ben kara listenin başındayız yani. Şimdi dayak haberinden sonra Rahşan (Gülşan) da listeye eklenmiştir. Grubumuza hoş geldin şekerim! Peki bu bu hesap-kitaplı bakış açısıyla, bu sinirlere hakim olamama haliyle, bu eleştiri kaldıramazlıkla, bu aksak organizasyonla, bu amatör yaklaşımla, bu ego şişkinliğiyle Altın Portakal Film Festivali'ni nereye götürebileceğinizi zannediyorsunuz? Cem Yılmaz'ı jüriye dayayıp, açılış gecesi Sezen Aksu'yu sahneye çıkartmakla bu işler olacak zannediyorsanız, çok ama çok yanılıyorsunuz. Antalyalılar'ın sevgilisi Sayın Menderes Türel! Bizim portakal fena çürüdü fark edemiyor musunuz?
Yayın tarihi: 31 Ekim 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/31/gny/ozyilmazel.html
Tüm hakları saklıdır.