kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 29 Ekim 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ÜLKÜ TAMER

Neden yazıyorsunuz?

"Bütün yazarlar bencil, tembel ve kendini beğenmiş kişilerdir, yazma nedenlerinin kökünde de bir gizem yatar. Kitap yazma, tıpkı çok acı çektiren bir hastalık nöbeti gibi berbat, insanı tüketen bir didişme. Karşı koyamadığı ya da anlayamadığı şeytansı bir güç tarafından sürüklenmeyen hiç kimse, böyle bir şeye girişmez. Bilindiği kadarıyla bu şeytanca güç, bebeklerin dikkati çekmek için yaygara koparmasını sağlayan içgüdünün ta kendisi."
Bunları George Orwell söylüyor. Murathan Mungan'ın Seçtikleriyle Yazıhane kitabından aktardım. Orwell bir yazarın, para kazanma gereksinimi bir yana bırakılırsa, dört ana yazma nedeni olduğunu ileri sürüyor: Salt bencillik, estetik merak, tarihsel dürtü, siyasal amaç.
Orwell "siyasal" bir yazar. Bu sözcüğü "en geniş boyutlarıyla" kullandığını belirtiyor: "Dünyayı belli bir yöne doğru itme, öbür insanların ne tür bir toplum peşinde koşmaları gerektiği konusunda düşüncelerini değiştirme isteği."
Hiçbir kitabın, siyasal eğilimde n gerçekten yoksun olamayacağını, sanatın siyasetle hiçbir ilişkisi olmaması gerektiği düşüncesinin ta kendisinin de siyasal bir tutum olduğunu söylüyor.
"Neden yazıyorsunuz?" Bir yazara en sık sorulan sorulardan biridir bu. Yazıhane, on yazarın ( Mungan'ı da sayarsak, on bir) bu soruya yanıtlarını içeren yazılardan oluşmuş bir kitap. Orwell'in yanı sıra, Manganelli, Ionesco, Barthes, Sperber, Canetti, Leguin, Handke, Duras ve Kureishi'nin konuya yaklaşımlarını sergiliyor.
Baştan söyleyeyim: Yazıhane, okurlardan çok yazarların ilgileneceği bir yapıt.
Birçok yazar, Mungan'ın önsözde belirttiği gibi, niçin yazdığını kendisi de tam olarak bilmez. Kitabı okuyunca, Orwell dışında, bu sorunun yanıtını açıkseçik saptayan bir yazara rastlamıyorsunuz zaten. Ancak yazdıktan sonra, "acaba ben neden yazdım" a ipuçları aranıyor. Bu yüzden, Yazıhane'yi çok sorulan bir sorunun yanıtını bulmak için okuyacaksanız, hayal kırıklığına uğrarsınız. Ama çeşitli yazarların yazma serüvenlerini öğrenme açısından son derece keyifli bir derleme.
"Yazarın işi, insanlığı ölümün kucağına bırakmak olamaz" (Canetti), "Ayakkabılarımı bağlayamıyor muydum? Öyleyse kitaplar yazacaktım ben de" (Manganelli) ya da "Yazmak, sonsuzluğa uzanan bir dolambaçlı yoldan geriye dönüş yolunu bulabilme girişimidir" (Sperber) gibi sözlerin beni pek ilgilendirmediğini söylemeliyim.
Kitapta en severek okuduğum yazı Marguerite Duras'nın "Yazmak" ı oldu. "İnsan, içinde bir yabancıyı barındırır. Yazmak, işte o yabancıya ulaşmaktır... Yazı, bilinmeyendir. İnsan, yazmaya başlamadan önce ne yazacağı hakkında hiçbir şey bilmez. Kafasının içi dupduru d a olsa... Yazmak, insan yazsaydı ne yazardı, bunu öğrenme çabasıdır... Yazı, yel gibi gelir, çıplaktır, mürekkeptir, yazıdır ve yaşamda başka hiçbir şeyin geçmediği gibi geçip gider..."
"Niçin yazıyorum" un yanı sıra "nasıl yazıyorum" u da anlatıyor Duras.
Hanif Kureishi'nin "Yazıya Giriş" i de, özellikle oyun ve senaryo yazarları açısından ilginç renklerle dolu.
Kureishi, on sekiz yaşındayken kısa bir oyun yazmış ve Londra'daki Royal Court Tiyatrosu'na göndermiş. Kısa süre sonra da bir görüşmeye çağrılmış. Tiyatroda program ve dondurma satma işi verilmiş kendisine. Bu arada yazarlardan, yönetmenlerden, oyunculardan çok şey öğrenmiş. Sonuç: Benim Güzel Çamaşırhanem gibi önemli yapıtlara uzanan bir yazarlık yaşamı.
Bizim tiyatroların, bizim genç yazarların yaklaşımlarını düşündüm de, imrenerek okudum bu yazıyı.
Yazıhane'yi okuyup bitirince "niçin yazıyorum" sorusuyla artık ilgilenmemeye bir daha karar verdim. Homeros niçin yazıyordu? Shakespeare niçin yazıyordu? Hemingway niçin yazıyordu?
Sanırım hiçbiri, "ben şunun için yazayım" diye çıkmamışlardı yola. Orwell'in sözünü ettiği "karşı koyamadıkları ya da anlayamadıkları şeytansı bir güç tarafından" sürüklenmişlerdi bu serüvene.
Belki de en doğrusu, yazarın "niçin yazıyorum" a yanıt vermesi değil, eleştirmenin o yazarın "niçin yazdığına" ışık tutması...
Yine Mungan'ın sözleriyle bitireyim:
"Benim de birçok yazardan farkım yok aslında. Yazıyorum ve bilmiyorum. Tek bildiğim, bunun iyi geldiği."