Altın Portakal Film Festivali’nde bugüne dek 6 ödül kazanan Hülya Koçyiğit: Eşim Selim Soydan mesleğime hiç müdahale etmedi. Aksine beni hep itekledi.
İLİŞKİLİ HABERLER
Kalplerdeki duygular görmezden geliniyor
Kalplerdeki duygular görmezden geliniyor
Hülya Koçyiğit, günümüzde eski Türk filmlerinin neden sevildiğini yorumladı: Artık makineleşmiş bir hayat yaşanıyor ve bütün duygular da görmezden geliniyor. Bu yüzden eski filmlerde işlenen sevgi teması insanları çekiyor..
Oyunculuğa 1963 yılında 'Susuz Yaz' filmi ile başlayan Hülya Koçyiğit, '44. Sanat Yılı'nda, kariyeriyle yaşıt olan 44. Altın Portakal Film Festivali'nden 'Altın Portakal Nişanı' aldı. Böylece Türk Sineması'ndaki önemini bir kez daha gözler önüne seren sanatçı, daha önce beşi 'En İyi Kadın Oyuncu', biri 'Yaşam Boyu Onur Ödülü' olmak üzere altı kez 'Altın Portakal'ı evine götürmüştü. 44 yıl boyunca, 150 filmde başrol oynayan Hülya Koçyiğit, bugünlerde zamanının büyük bir bölümünü 'Aşk Eski Bir Yalan' adlı televizyon dizisinin setinde geçiriyor. Eski Türk filmlerinin televizyon dizilerine uyarlanmasına dair tartışmaları gereksiz bulduğunu söyleyen usta oyuncu, "Yeni neslin Yeşilçam filmlerine büyük ilgi duymasının nedeni; kendi hayatlarında bulamadıkları sevgi, aşk ve sadakati filmlerde görmeleri" diyor. 44 yılını Türk Sineması'na veren Hülya Koçyiğit, oyunculuk, aile ve kadın erkek ilişkileri hakkındaki görüşlerini GÜNAYDIN'a anlattı.
KAÇ TANE KONU VAR Kİ?
* Eski Türk filmlerinin televizyon dizilerine uyarlanması, senaristlerin üretme tembelliğinden kaynaklandığı yönünde eleştiriler alıyor. Sizce senaristler tembellik mi ediyor?
Ben doğru işler yapıldığını düşünüyorum. Dizi izleyicilerinin bir beklentisi var. O beklentiyi karşılayacak konular Türk filmlerinde mevcut. Başarılı filmler çekildi ve hâlâ izlendiğinde aynı duyguları bırakıyor. Bu nedenle de bazı dönemlerde eskiye dönüş yaşanıyor. O dönemde geçen olayları bugüne uyarlıyorlar. Zaten hikayesi anlatılacak kaç tane konu başlığı vardır ki? Belli konular var ve bunların etrafında dönüyoruz. Sonuçta zamanında bütün filmler; kuşak farklılıkları, kavuşamayan sevgililer, evlat sevgisi, iş dünyasındaki çıkar çatışmaları, aşk, iyi insanlarla kötülerin mücadelesi gibi belli konular üzerine çekildi. Şimdi de bu konuların üzerine diziler çekiliyor. Çünkü anlatacak başka konu yok ki!
* Birçok filmde rol alan bir oyuncu olarak, eski Türk filmlerindeki duygular şimdi dizilerde verilebiliyor mu sizce?
Biz o filmleri yaparken amatör, saf ve heyecanlıydık. Bir şeyleri yoktan var etmeye çalışıyorduk. Bir şeyler oluşturabilmenin mutluluğunu yaşıyorduk. Filmlerimizi seyircilere sunabilmek bize yetiyordu. Şimdi olaya daha ticari bir boyuttan bakılıyor. Nasıl tepkiler alınacağı baştan hesaplanıyor. O dönemlerde duygusallık ön plandaydı, şimdi ise akıl öne çıktı. Bazı eski filmlerin izleyiciye yoğun duygu aktaramadığı gibi şimdi de bütün diziler insanların yüreğini 12'den vurmuyor. Zaten artık herkes dizilere tek tuşla hem de bedava ulaşabiliyor. Bu nedenle verdiği duygular açısından bugünkü dizileri eski Türk filmleriyle kıyaslamak haksızlık olur.
YENİ NESİL SAVAŞTA GİBİ
* Öyle söylüyorsunuz ama yeni jenerasyon, Yeşilçam filmlerinin daha yoğun duygular verdiği konusunda hem fikir...
Evet, yeni jenerasyon da eski Türk filmlerini çok seviyor ve takip ediyor. Teknolojinin sürekli ilerlemesine rağmen eskiye olan bağlılık devam ediyor. Bunun nedeni; ideal olanın eski Türk filmlerinde mevcut olması! Artık duygularımızı unutarak yaşıyoruz. Kimse birbirine sevgisini söylemiyor, bunu bir zayıflık göstergesi olarak algılıyor. Kimse kimseye zaman ayırmıyor. Herkes zamanla yarışıyor ve daha çok mücadele ediyor. Kendilerini savaşta gibi görüyorlar. İnsanlar kariyer yapabilmek için, bazen insan olduklarını bile unutuyor... Televizyon 'nasıl olunması gerektiğini' insanlara empoze ediyor. Makineleşmiş bir hayat yaşıyoruz, kalplerdeki duygular görmezden geliniyor. Bu nedenle gerçek yaşamda çok azalan o bütün insani duygular, eski Türk filmlerinde görülüyor. Bu nedenle eski Türk filmlerine bağlılık oluşuyor.
* Aşk, sevgi ve sadakat gibi temel duygular sadece eski Türk filmlerinde mi kaldı yani?
Sevgi olmadan hiçbir şey olmaz. Eskiden insan olmak; erdemli olmak demekti. Eskiden erdemli olmak için iyi eğitilmiş, aile değerlerine önem vermek saygılı olmak gerekiyordu. Bugün erdem daha farklı algılanıyor. Bugün erdem, 'Kazanmak için her yol mübahtır' diye kabul ediliyor. Ancak bu kabulleniş bitmek zorunda çünkü; aksi takdirde toplum olarak ruhsal bir çöküntüye gireriz. İnsanlar birbirlerini sevmeli ve birbirlerine güven duymalı. Bu duygular yeniden yeşertilmezse resmen yıkılırız.
* Torunlarınız Aslışah ile Neslişah Alkoçlar da yeni jenerasyonun üyeleri. Onların 'Kazanmak için her yol mübahtır' görüşünü kabul etmelerinden endişe ediyor musunuz?
Elbette ediyorum. Çocuğu, kardeşi, torunu olan herkes böyle bir korkuyu yaşıyor. Televizyonlar, tek tip insan yaşantısı ortaya koyuyor. Başarıdan, erdemlerden, duygulardan söz edilmiyor. Bizler de bizden sonra gelen jenerasyon için endişe duyuyoruz. Dediğim gibi; insani değerlere bir yerlerden dönülmesi şart olacak. Çünkü bir adım sonrası toplumsal çöküntü ve yok oluş!
İLİŞKİLİ HABERLER
Kalplerdeki duygular görmezden geliniyor
Yayın tarihi: 24 Ekim 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/24/gny/haber,2B7E3DA4FE014C97A7D08EC5AFF44618.html
Tüm hakları saklıdır.