Bu da bizim mahalle takımı

Efendim, korkunç bir mahalle baskısı' altındayım. Hurafecilik aldı başını gidiyor. Evden çıkıyorum, apartmanın girişindeki ganyan bayiinden kafasını çıkaran densiz birkaç at müptelası, "Sami Bey, Allah rızası için tam yarış koşulurken geçme şuradan, sen ne zaman geçsen bizim altılılar yatıyor," diyor. Uğur yapmışlar kendilerine terbiyesizler. Sanatçı sayılabilecek bir hanımla yeni yeni görüşmeye başladım ve düzeyli bir ilişki kurmaya çalışıyorum; Jackies Club diye bir yerde şarkı söylüyor; gelin görün ki, "Benim Sibel Can'dan ne eksiğim var?" diyerek türban takmaya başladı. Tanrım, kendime bir entelektüel çevre yapmaya uğraşırken, şu başıma gelene bir bak! Bu tür ilişkilerin beni ilerletmeyeceğinin farkındayım tabii sayın okurlar. Baksanıza, herkes gazetecilerden takım kuruyor, takım tutuyor, bir Ahmet Hakan'dan, bir de benden top toplayıcı olarak bile bahseden yok. Bu sebeple Ahmet Hakan da haklı olarak benim gibi serzenişte bulunuyor tabii, "Benim takımım niye yok?" diye. Gerçi Ahmet Hakan'la çok hoşlaşmam ama bazen insan atılım yapmak için cesur adımlar atabilmelidir; dolayısıyla, Ahmet Hakan'a 'buradan' sesleniyorum, "Gel birlikte takım kuralım," diyorum. - Ustam seslendi uzaktan, oğlum al takımları.- Evet, bu bir mahalle takımı olabilir ama amatör ruhla hareket ettiğimiz takdirde, en azından ezilmeden yenilebiliriz. Şimdi tabii bu takım-taklavat kümeleri genel olarak 'liberal', neoliberal', 'ulusalcı' gibi hüviyetlerle oluşturuluyor. Bizim ise, 'ne olduğu belirsizler' ya da 'bir türlü ne olacağına karar verememişler' takımı olmamız mümkündür. Bence işe buradan başlayalım. Ben kaleye geçebilirim; malum, tosun bir kaleci her zaman kaleyi doldurur. Ahmet Hakan'ı ise forvet oynatmayı düşünüyorum. Rakibi çok meşgul ediyor. Baksanıza, Vakit gazetesi onu tutmak için sürekli adam markajı yapıyor. Yani Ahmet Hakan resmen adam eksiltiyor. Bir Vakit yazarı var, Hasan Karakaya, en sonunda, "Geceleri altına eder," dedi Ahmet Hakan için. Bu duruma nereden vakıftır, çarşafçılık mı yapar, bilemiyorum; beni enterese eden, takım arkadaşımın performansıdır.

MANSUR BEY DE TAKIMDA
Şimdi Ahmet Hakan'ı takıma almışken, onun iyi anlaştığı Mansur Forutan'ı dışarıda bırakmak olmaz. Sağ kanat oyuncusu olarak iyi asistler yapacağına şüphem yok; malum, birbirlerine sepetle CD sarkıttıkları söylenen bu arkadaşların, aralarındaki paslaşmayı medya sahasına da başarıyla yansıtmaları gayet mümkündür. Üstelik Mansur Bey'in de tam olarak ne olduğu belli değil. Sonra, şöyle söyleyeyim, 'takım' deyince ister istemez insanın aklına cinsi bazı çağrışımlar da geliyor; ben bu meselede cins ayrımcılığına gitmemenin en önemli erdem olduğu kanaatindeyim ve bizim takıma gerek sol, gerek sağ ayağını iyi kullanabilen ve bir çeşit metafizik durumu da olanbkz. Çocuğunun mucize doğum hikâyesi- Elif Şafak'ı da almak niyetindeyim. İyi bir ön libero olacağına kuşku yok. Oray Eğin'i, rakibin moralini bozması için serbest adam olarak oynatabiliriz. Sonra, Hakkı Devrim'i aramızda görmeyi çok isterim. Düşünsenize hakem üzerindeki etkimizi! "Düdüğü yanlış nameyle çaldınız, üzerine şapka koymanız lazımdı," gibi itirazlarla boğar adamı bi güzel. Açıkçası, internet medyasını atlamamak lazım; Medyatava'dan Atilla Aydoğdu pekala bizim takımda oynayabilir. Vatan'dan Ebru Drew, erotik geyik muhabbetleriyle rakip defansın bütün konsantrasyonunu bozacak bir oyuncu olacaktır. Onun yanına Akşam'dan Elif Aktuğ'u, Hürriyet'ten Ayşe Arman'ı eklersek, karşı takımlarda diniman, birinci ya da ikinci Cumhuriyet falan kalmaz. Düşünsenize, maç esnasında 'Hangi cumhuriyet?' mevzuunu mu tartışmak ister insan, yoksa Elif Aktuğ'un, 'Yazmak, yemek ve sevişmek' başlıklı yazısını mı? Evet, bizim takımın sırrı, erotik olmasında ve bazı oyuncularının rakibin sinirlerini bozmasında gizli olacaktır. O esnada golü bulduk, bulduk, yoksa çamura yatacağız artık. Peki golü kim atacak? Başlı başına bir takım olan Posta'dan Haydar Dümen'i transfer etmek isteriz. Atmasa da attırıyor, malumunuz...