Şamipyonlar Ligi'nde grup lideri Fenerbahçe, Süper Lig'de kan kabetmeye devam ediyor. Manisa'da 2 puan bırakan sarılacivertliler, adım adım zirve yarışından geri düşüyor. Fenerbahçe, bu sezon ligde 4. kez bir deplasman maçına çıktı ve yine galibiyet alamadan döndü. Avrupa sonrası puan kaybetme sendromu da devam etti..
İşte basında Fenerbahçe ile ilgili çıkan yorumlar:
*GÜRCAN BİLGİÇ: Fener'i alkışlıyorum. Yazıyı okumak için tıklayınız *AHMET ÇAKAR: Fuzuli Kezman. Yazıyı okumak için tıklayınız *HAKKI YALÇIN: 3 günde 4 mevsim. Yazıyı okumak için tıklayınız.. *SELÇUK YULA: Puanlar uçuyor. Yazıyı okumak için tıklayınız.. *NECATİ BİLGİÇ: Bir puan iyidir. Yazıyı okumak için tıklayınız.. *HADİ TÜRKMEN: Hesap tutmadı. Yazıyı okumak için tıklayınız.. *DR. GÜRKAN KUBİLAY: Annemizin ligi. Yazıyı okumak için tıklayınız..ERMAN TOROĞLU: Falakaya yatıracaksın (HÜRRİYET)NE bir tempo var, ne bir heyecan, ne gol pozisyonları, ne güzel hareketler, ne de futbol... Böyle bir maçı yorumlamanın ne kadar kötü, ne kadar zor olduğunu kabul edersiniz herhalde.
Türkiye'deki rakipleri, Fenerbahçe'nin kadro yapısından, isminden artık çekinmiyorlar. Diğer takımlar için Fenerbahçe, Türkiye'de çok kolay bir takım. Çünkü o Fenerbahçeli futbolcular, yerli ligde mücadele etmiyorlar. Yarın bir gün Avrupa'da taca çıkarlarsa, Türkiye'deki farkı kapatabilirler mi? Bence hayır. Özellikle şunu belirtmekte fayda var. Fenerbahçeli futbolcular topa, tekmeye, baskıya karşı koyamıyorlar. En ufak bir tepkide pozisyonu kabul ediyorlar.
Kezman ileride tek başına. Sonunda o da isyan ediyor. Hiç pozisyon yokken atılıyor. Kezman, kaleci Bülent'e basmadan üzerinden atlayabilir mi? Evet. O zaman niye basıyorsun? Bu, şunu gösteriyor. Fizik olarak ve beyin olarak hazır değilsin. Veya senin yerine birini alacaklar ve yabancı kontenjanını senden boşaltacaklar. Bunu duydun, ondan sinirlisin ve tepki koyuyorsun.
Bileti kesmek için erken
Manisaspor ne yaptı? Çok mu pres yaptı? Hayır. Çok mu mücadele etti? O da hayır. Kendi futbolunu oynadı, o kadar. Yarı alanında oyunu biraz daralttı. Ne de olsa Fenerbahçe üzerine gelene kadar mevsimler geçiyor.
Sarı lacivertlilerin attığı gole bir bakın. Tamamen tesadüf. Peki, 90 dakika Fenerbahçe'nin hak edilmiş, hazırlanmış kaç tane tehlikeli hücumu var? Yok. Sahadaki futbol mantığına kim daha yakın oynuyor? Manisaspor. Yani sonuç çok normal ve doğal. Peki bütün bunları çözecek insan kim? Zico.
"Fenerbahçe Avrupa'da başarılı" diyorlar. Tamam. Orada buradan daha iyi oynuyor. Ama bileti kesmek için çok erken. Yarın gruptan Fenerbahçe çıkamazsa ne olacak? Onun için Türkiye'de şampiyon olamazsan, Şampiyonlar Ligi'ne gidemezsin. Fenerbahçe şu andaki görüntüsüyle bu sonuca en yakın takım.
Giray Bulak'ın takımı kendi mücadelesini yaptı. Hafif önlem aldı. Rakip de zaten bir şey yapmayınca, berabere kaldı. Aslında bu Fenerbahçe'yi yenemeyen takımı falakaya yatırıp dövmek lazım.
MEHMET DEMİRKOL-Oyun değil sonuç kötü (MİLLİYET)
Vederson'un bir uyku anından yenen gol, Önder'in orta kalitesinin çok düşük oluşu, Fenerbahçe'yi Salı'dan daha geri bir takım yaptı ama o kadar da çok değil
Şampiyonlar Ligi gibi büyük bir oyunda başarı kazanılmışsa, oyuncuların çoğu yabancıysa ve biraz da bu yüzden ligi istemsiz de olsa daha düşük değerde görüyorlarsa, takımdan aynı yüksek performansı beklemek çok doğru olmaz. Bunda anormal bir durum yok. Ama oyun organizasyonundan çok da kopulmaması gerekir. Fenerbahçe'nin en çok övülmesi gereken yönü de bu zaten. Tabii temposuzluğu, Kezman'ın artık neredeyse ciddi bir ruhsal bunalıma dönüşen çaresizliğini (ki kırmızı kart gördüğü pozisyon da bunun bir yansıması aslında. Ve hâlâ ve sürekli ve bu bunalımı büyütmek pahasına devamlı sahaya sürülmesine ise söyleyecek laf kalmadı) ve Yasin'in hamlığını bir kenara bırakırsanız, Fenerbahçe'nin Inter maçından bu yana görülen organizasyonu yine sahadaydı. Ama bu iki oyuncu, en önde ve en arkadakiler olmaları açısından takımı daha çok etkilediler.
Edu'nun neredeyse bir seneyi aşkın bir sürenin sonunda yapabildiği rakibe önde basma, dolayısıyla oyunun oynandığı alanı 35-40 metreye indirme ve orta sahanın görevini paylaşma işini Yasin'den 3 günde yapmasını beklemek haksızlık olur. Genç oyuncu büyük bir hata yapmamak için sürekli geri çekilerek rakibe alan bıraktı ve Fenerbahçe'nin kaptırdığı topları yeniden kazanması daha az mümkün oldu. Tabii ki Vederson'un bir uyku anından yenen gol, Önder'in orta kalitesinin çok düşük oluşu da Fenerbahçe'yi Salı'dan daha geri bir takım yaptı ama o kadar da çok değil.
Giray Bulak'ın kalabalık ve gömülü oynayıp Fenerbahçe'yi özellikle ikinci yarıda vurma planının, garip bir kararla cezalı duruma düşen Holosko'nun yokluğundan çok etkilendiğini söylemek lazım. Bu konuda ne kadar şikayet etse haklıdır. Ama Fenerbahçe'nin eksik kalmasının ardından hem de Zico tüm oyuncularını sahaya sürmüşken hâlâ rakibin üzerine kalabalık gidemeyişlerini ve biraz olsun oyunun süratini artıramayışlarının da neden olduğunu çözebilmek mümkün değil. Kendisi de kabul edecektir ki, bu bölümde bile Fenerbahçe daha çok pozisyon buldu.
ZEKİ ÇOL- Diyojen'in feneri! (ZAMAN) Kafam her seferinde biraz daha karışıyor. Hele de şu şampiyonlar ligi ön eleme ve grup karşılaşmaları dönüşlerinde. Bir Anderlecht, İnter, CSKA Moskova mlaçların perfonmanslarına bakıyorum..
Bir de G.Birliği Oftaş, Bursaspor, Manisaporun'un maçların perfonmanslarına. Hangisi gerçek F.Bahçe? Avrupa arenasına çıktığında çatır çatır futbol oynayan takım mı? Yoksa kendi liginde yolu deplasmana düştüğünde, silik, pısırık, kişiliksiz futboluyla iizleyeneri hayretlere içiresine sokan bu takım mı? Diyojen'in gün ışığında elinde fenerle dolaşıp gerçeğin arayışına girdiği gibi inanın artık bende çoğunuz gibi gerçek F.Bahçe'yi arıyorum.
Dünkü oyunun ilk yarısına bakıyorum...Başlangıç aşaması bir mahelle maçı hafifliğinde. Daha beşinci dakika dolarken F.Bahçe kalesinde, ikisi tehlikeli ataktan, Vestel Manisasporu'un attığı tam dört şut var. Haa.. Fenerbahçe savunması kevgire dönmüş, S.O.S sinyalleri gönderirken Manisa savunması sanki çok mu farklı? O arada F.Bahçe'de biri ciddi tehlike sınıfona giren iki atakla rakip kaleyi yokluyor. Bir dakika sonrasında da Aurelio'nun kafa golü geliyor.
Orta sahaların adete tatile çıktığı bu bölümde futbol adına gerçekten düşündürücü sahneler yaşanıyor. Nitekim onlardan birinde de Şener'in golü geliyor.
Şöyle bir yekun tutuyorum...9. dakika dolarken iki kaleya atılan şut sayısı 8. İki golün dışında, karşılıklı birer gol fırsatıda harcanmış. Hadi onu da bir yana bırakıyorum. Peki oynanan futbol, onca şut yada pozisyon zenginliğiyle örtüşen bir tempoyu, mücadeleyi, kaliteyi içeriyor mu?Hayır öyle bir şey de olmuyor. Çünkü o sıralar sahaya gerçekten de bir mahelle maçı disipsizliği, vurdumduymazlığı, keşmekeşliği, sistemsizliği yansıyor. Sonrasında Manisaspor, Selçuk Borbiconi, Uğur'un devreye girmesiyle orta alanı biraz toparlıyor. F.Bahçe'de ise çoğu zaman olduğu gibi Aurelio ile Deniz, takımın yükünü sırtlamaya çalışıyoru. Deived, Vederson, hatta Alex ve Roberto Carlos dahil bilinen perfonmansların çok gerisinde kalıyor. Oyunun genel görüntüsünde ikinci yarıda da da pek farklılık yaşanmıyor. Ve sonuç da Kejman'ın da kırmızı kart gördügü bu keyifsiz oyun beraberlikle sonlanıyor.
Şimdi şöyle bir genel bir tabloya bakıyorum da... F.Bahçe'nin dört deplasman maçından çıkardığı puan sayısı hepi topu üç. Bu gidişat şunu gösteriyor;bu deplasman perfonmansıyla F.Bahçe'nin şampiyonluk yarışında işi gerçekten çok güçlü.