Zihinleri kurcalayan bazı sorular var.
- Mesela, daha önce üniversitede başörtüsü konusunda
"kurumsal mutabakat" arayan Tayyip Erdoğan neden vazgeçti?
Erdoğan, Anayasa Mahkemesi ve YÖK'e rağmen, başörtüsünün üniversitede serbest bırakılamayacağını biliyordu. O zaman,
"kurumsal mutabakat" sözünü,
"yasağın niçin sürdüğünü" açıklamak için sarf ediyordu. Erdoğan
"Toplumsal mutabakat mevcut, ama kurumlar karşı" derken, söz konusu kurumları ikna etmenin mümkün olmadığının da farkındaydı.
22 Temmuz seçimleri ile yeni bir süreç başladı. Anayasa değişikliğinden sonra, YÖK, sadece bir koordinasyon kurulu vazifesi görecek. Her üniversite daha özerk davranabilecek. Anayasa Mahkemesi'nin de yapısı değişiyor. Birçok Batı ülkesinde de emsallerine rastlandığı gibi, üyelerinin bir bölümünü TBMM seçecek.
Statüko değişime uğrayınca, kurumsal direniş de son bulacak. - Peki gerçekten
toplumsal bir mutabakat var mı?
Araştırmalar halkın %80'e yakın bölümünün, başörtüsü yasağının kaldırılmasını istediğini ortaya koyuyor. Zaten siyasi partilerin tavırlarından da anlaşılmıyor mu? Neden CHP
"arazi oldu" dersiniz.
- Malezya'da İslamcı parti, açık giyinenlere ve bu sene de oruç tutmayanlara baskı yapıyor. Türkiye de Malezya gibi olmaz mı? Yani, bir nevi
"Yüz verirsek astarını isterler" mantığı !!!
Müslümanlara bu nevi baskılar, sadece, Malezya'nın İslamcı Partisi'nin (PAS) iktidarda olduğu Kelanton eyaletinde uygulanıyor. Malezya'nın 13 eyaleti var. Her birinin ayrı bir meclisi ve hükümeti bulunuyor. Ayrıca uzun yıllar sömürge yönetimi altında kalan Malezya'da, İslamiyet, hem milli kimliğin ayrılmaz bir parçası, hem de bu özelliği ile, radikalleşmeye yatkın.
Yayın tarihi: 22 Eylül 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/22//haber,6F9FDEEA8B03482D970F7639CA1298F8.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.