Dün ilk çeyrekte Hidayet'in üst düzey performansı, Memo'nun ve Kaya'nın katkıları ve tüm takımın da savunma arzusu bize şampiyonanın en iyi çeyreğini oynattı.
Güçlü İtalya'yı ezdiğimiz o bölümde herhangi bir değişiklik aramamamız işin en büyük artısıydı. 29-15 ile oluşan büyük farkla belki kopup gitmek de mümkündü. Ama çok tempolu oynayabilen, Belinelli gibi her an birebir geçebilen bir yıldıza sahip olan, Bulleri ve Mordente ile tüm takıma servis yapabilen İtalya karşısında çok da kolay değildi bu.
Diğer maçlarımızdan farkı üçüncü çeyrekte geri düşmemize (58-51) rağmen teslim olmadan ilk defa geri geldik. Buradaki en önemli faktör, dünkü gülen yüzlerle takımın birbirine verdiği pozitif enerjiydi. Takım halinde paylaşım ve Hido'nun çok özel gecesi (Normal sürede 5/6 üçlük) bizi galibiyet inancıyla son topa kadar getirdi. İbo gözü kapalı attığı yerden o son topta alışkanlığını sürdürse ümitler iki gün daha canlı kalacaktı. Ama gerçeği konuşursak Hido sırasını savdı; haydi Memo, haydi İbo diye yine birimizin bireysel devleşmesini bekleyecektik.
İtalya gelecek 8-10 yılın takımını kurdu.
Carlton Myers'li mi, Carlton Myers'siz mi ikilemi onları bir-iki sene meşgul edip dibe vurdurduktan sonra geleceğin doğru neslini yakaladılar. Düne kadar turnuva performansları çok yukarıda olmasa da ritmleriyle, savunma yardımlarıyla çağın basketbolunun içindeler.
Biz de enerjimizi, mesaimizi daha doğru işlerle kullanabilmiş olsak, belki de bu son toplara kalmayacaktık hiç.
NBA'ciler gelir mi, gelmez mi? Biz kimiz, onlar kim? Hido mu geldi, Mirsad mı gitti? Anlamsız tartışmalarla Milli takım'dan o kadar çok süre ve verim çaldık ki!
Kime 5, kime 15 dakika verelim derken, işin aslından uzak kaldık maalesef. Aslında bilebilseydik ki; bir tek Türkiye var, bir tek Milli Takım var; o zaman bu şampiyonayı oynamak da, izlemek de bizim için büyük bir zevk olabilecekti.
DÜZEN YOK KARMAŞA VAR Dün o düzensiz düzenimizde, kapasitesinin çok altında kalan Ender'e, hücumda yerinin ne olduğunu çıkartamayan Cenk'e ve özellikle bu turnuvada kendilerinden çok şey beklediğimiz Ersan'a, Semih'e kızmaya ne kadar hakkımız var, bilemiyorum. Onlara kızmak,
"Hido ve Memo geldi de mi, böyle oldu?" anlamsız suallerini tartışmak, bırak basketbolu, yaşamın değerlerinden çok uzak kalmaktır. Ender, oyunu çok daha iyi kontrol edebilecek sezonu geçirmiş Kerem'in arkasındaki rolünü üstlense; Cenk 1 mi, 2 mi, 3 mü, her nereyi oynuyorsa görevini baştan bilmiş olsa oyun düzenimiz de her üst düzey takım gibi yarı sahayı çok süratli geçip topun herkesin eline deyeceği paylaşıma dayalı olsa, bavulları toplamak yerine
"Pekin'de ne yaparız?" sorusunu tartışıyor olabilirdik.
Basketbol potansiyelimiz ve ülkedeki basketbol sevgimiz bavulları toplayıp geri dönmeye mi, yoksa Pekin'i şimdiden yaşamaya mı layıktı?
Yayın tarihi: 11 Eylül 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/11//haber,9B7E69C2C517426D9B7D6A0A48A2D3C8.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.