kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Eylül 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Günaydın 
YÜKSEL AYTUĞ

Montajcısını ağlatan film

Beyaz Melek filminin tanıtım gecesinde gözümü Mahsun Kırmızıgül'den ayırmadım. Gözleri ışıl ışıl parlıyor, yerinde duramıyor, kalp çarpıntısı sanki metrelerce öteden duyuluyordu. Kolay değil, Mahsun şimdilerde bir rüyasını gerçekleştirmenin mutluluğunu ve gururunu yaşıyor. İlk kez senaryo yazmış. İlk kez film yönetmiş ve yine ilk kez beyazperde için kamera karşısına geçmiş... Ayrıca 3 milyon dolar bütçeli filmin tüm sorumluluğu da onun sırtına yüklenmiş. Yakından Kumanda okurları Beyaz Melek filmini daha proje aşamasındayken bu sütunlardan öğrendiler. Yazıyı "Sinema izleyicilerine gözyaşına boğacak yeni bir Babam ve Oğlum geliyor" diye bağlamıştım. Sanırım, yanılmayacağım. Mahsun yemin billah etti: "Ağabey, filmin montajını yapan arkadaş, bazı sahnelerde gözyaşlarını tutamayıp, montaj masasından kalkmak zorunda kalıyor..." Zaten Erol Günaydın, Yıldız Kenter ve Nejat Uygur gibi duayenlerin yanı sıra pek çok ünlü ve yetenekli oyuncuyu bu projede bir araya getiren neden sadece "para" olamazdı. Belli ki herkes, öykünün peşine takılmış. Deneyimli oyuncular, Mahsun'un yönetmenliğine ve ondan önce de "insanlığına" tam not veriyorlar. Bunca değerli oyuncuyu kırmadan incitmeden ama kafasındaki planın dışına da çıkmadan idare etmeyi başarmış. Yarattığı sinerji öyle koyuydu ki, sanki gece boyunca havada bıçakla kesilecekmiş gibi öylece duruyordu. Mahsun'un ilk yönetmenlik deneyimine dudak bükenler ya da alaya almak için pusuda bekleyenler vardır. Ama unutulmamalı ki kimse anasından yönetmen doğmuyor. Mahsun ile uzun uzun konuştum. Sinemanın teknik dilini de kavramış, ruhunu da benimsemiş. Başkasını bilmem ama ben umutluyum. Bu arada filmin bazı sahneleri Diyarbakır'da 45 derece sıcaklıkta çekildi. Mahsun da dahil olmak üzere bazı oyuncular çekimleri, kollarında "serumla" tamamlayabilmişler. Dördü hariç... Dört eski toprak Yıldız Kenter, Erol Günaydın, Nejat Uygur ve Arif Erkin... Onlar, gençleri hayretler içinde bırakan bir performans sergilemiş hatta herkesi çalışmaya ve sıcağa direnmeye teşvik etmişler. "Helâl olsun" dedim. Mahsun ve film ekibi senaryoyu "gizli servis raporu" gibi özenle saklamayı tercih ediyorlar. Öykü hakkında ağızlarından kelime almak neredeyse imkansız. Yaratılan bu gizemi "yeni ve etkili bir promosyon çalışması" olarak değerlendiriyorum. İşte işin "sihrini" bozmadan, senaryo ile ilgili önemli tüyolar: Ali'nin (Mahsun Kırmızıgül) kardeşi Reşat (Sarp Apak) ve kansere yakalanan babaları Ahmet'i (Arif Erkin) İstanbul'da tedaviye getirmeleriyle başlayan olaylar bir kaçma-kovalamacaya dönüşür. Ahmet'in yolu bir huzurevine düşer. Buradaki yaşlılar onun terk edildiğine inanıp, aralarında kalmasına izin verirler. Ahmet'in orada dinlediği öyküler, hayat görüşünün tamamen değişmesine neden olacaktır. Ahmet huzurevi sakinlerini Diyarbakır'a gezi yapmaya ikna eder. Ancak bu yolculuk bekledikleri "dinginlikte" geçmeyecektir...