kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 1 Eylül 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

'Piliçlerin edebiyatı' bizi de sardı

BELGİN ÇOBAN
Yalnız, modern, eğlenmeyi ve alışveriş yapmayı seven kadınların edebiyatı 'chick lit' yani 'piliç edebiyatı' Türkiye'de de ivme kazandı! Peki yurtdışında 90'larda iyice ateşlenen ve 2000'lerde tavan yapan piliç edebiyatı ne menem bir şey? ..
Piliç edebiyatı tam anlamıyla bir sektöre dönüştü artık. 30'larındaki bekar, yalnız, güzel, çalışan, eğlenmeyi seven ve gırgır kadınların; düşüncelerini, duygularını, isteklerini ve nasıl yaşadıklarını kenardan gözlemek yerine apaçık daha yakından öğrenmeyi isteyen erkekler de ufak ufak bu edebiyat türüyle ilgilenmeye başladı. Neden mi söz ediyoruz? 'Chick lit' denen; Türkçe'de de 'çıtır edebiyatı' ya da 'piliç edebiyatı' olarak anılan edebiyat türünden... Genç kadınlara hitap eden romanlar için kullanılan bu terimin işaret ettiği edebiyat türü; özellikle 20'li, 30'lu hatta 40'larına yaklaşan yalnız ve çalışan kadınlara yönelik yayınları içeriyor. Tabii bu türde kitaplar hayatımıza 'şimdi', 'pat' diye, 'birden' girmedi.

OLAY İNGİLTERE'DE BAŞLADI
Eğer 80'lerde Sue Towsend, 'Adrian Mole'un Günlükleri'ni yazmasaydı, böyle bir tür de ortaya çıkmayacaktı aslında. O zamanlar elden ele dolaşan 'Adrian Mole'un Günlükleri', İngiltere'de yayımlandığı dönemde büyük yankı uyandırmıştı, hatta TV dizisine de uyarlanmıştı. Adrian Mole isimli 14 yaşını doldurmak üzere olan bir gencin; kızlarla, okuluyla, annesi ve babasıyla ve tabii ki çevresindeki sevgisiz dünyayla boğuşmasını anlatan kitapta, günlük izlenimlerine şahit olunuyordu. (Serinin ilk kitabını Can Yayınları 2003 yılında 'Bir Yeniyetmenin Gizli Günlüğü' ismiyle basmıştı.) Towsend'ın eğlenceli, kolay okunabilir ve merak uyandıran bu serisi, daha doğrusu Towsend'ın bu seriyle yarattığı edebiyat tarzı, 90'ların başında bir başka yazara esin kaynağı oldu. O da 'Confessions of a Sociopathic Social Climber: The Katya Livingston Chronicles' kitabını yazan Adele Lang'di.

RÜŞTÜNÜ 2000'DE İSPATLADI
Yıl 97 olduğunda 'Sex&The City' çıktı sahaya. Manhattan'da yaşayan dört modern kadının aşk ve dostluk ilişkilerini anlatan Candace Bushnell öyle bir noktaya parmak bastı ki, kitabın yayımlanmasından bir yıl sonra, yani 98'de, TV dizisi olarak (ki 2004'e kadar dizi devam etti) tüm dünyada bu akım kendini iyiden iyiye hissettirdi. 2000'lere doğru yol alırken Helen Fielding'in eseri 'Bridget Jones'un Günlüğü'nde de söz konusu tarzın kendini çok iyi hissettirdiğini gördük. Beklentileri, karmaşası, takıntıları, tutkuları ve aşklarıyla Bridget Jones, bekar kadınların simgesi haline geldi. Bridget Jones'un evrensel bir fenomen haline gelmesi, bir anlamda 'chick lit' yani 'piliç edebiyatı'nın satılan bir tür olduğunun rüştünü de kanıtladı. Ve 'piliç edebiyatı' uzun süreliğine konuşulmaya hak kazandı!
Haberin fotoğrafları