Hiçbir gazeteci tarafsız değildir. Herkesin bir dünya görüşü, gönlünde yatan bir aslan vardır.
Partileri sağ veya sol olmasına, Avrupa Birliği'nden yana veya karşı olmasına ya da piyasa ekonomisine bakışına göre değerlendirip yaklaşabilirler.
Bugün medyada iktidara karşı öfke dolu, açıkça muhalefet partilerinden yana tavır alan köşe yazarları var.
Olması da gayet doğal.
Çünkü toplumda karşılığı var.
Hiçbir köşe yazarı toplumda karşılığı olmayan bir partiyi destekleyemez.
Çünkü sonuçta marjinalleşir ve okurunu kaybeder.
Muhalefetin sözcüsü gibi davranan kimi yazarlar, iktidar partisinden yana tavır alanları ağır bir dille eleştiriyor.
Bu eleştiri zaman zaman ölçüyü aşıp hakarete kadar varabiliyor.
Oysa AK Parti'nin de tıpkı CHP ve MHP gibi toplumda bir karşılığı var. Öyle olmasa kuruluşundan 3-5 ay sonra iktidara gelip bunca yıl iktidarını sürdüremezdi.
Siyaset bunun için vardır zaten.
Kişisel çıkarı sözkonusu olmadığı sürece gazetecilerin kendi kafasına uygun düşen partiyi ve çizgisini desteklemesi gayet doğaldır.
Doğal olmayan,
"Sadece benim çizgim doğru. Ben gönül verdiğim siyasi çizgiyi çıkar peşinde olmadan destekliyorum, öbürleri avanta peşinde" diyerek eleştirmektir.
Muhalif olmaya gelince.
Gazeteciler sadece iktidara muhalif olmaz.
Sisteme, çetelere, hukuksuzluğa ve bunları besleyen altyapıya da muhalif olabilir.
Asıl zor olanı da budur.
Çünkü sistemin muhalefeti kabul etmesi daha zordur.
Basın tarihimiz sisteme muhalif olanların başına neler geldiğinin örnekleriyle doludur.
Onun için karşı tarafı eleştirenlerin de zaman zaman dönüp aynaya bakmaları zorunludur.
Yayın tarihi: 14 Temmuz 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/07/14//haber,89955A4DB541457BA06D566A60117138.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.