İnsanoğlu 3000 yıldır ondan vazgeçemiyor. Bodrum bir yandan en güzel mavi ve beyazı kucaklarken bir yandan da en sınırsız, en renkli eğlenceyi sunuyor. Zaman içersinde değişse de, Bodrum hâlâ Bodrum.
En güzel Bodrum fotoğraflarını görmek için tıklayınız
Tarihin babası Herodotos;"Sonsuz mavilikler ülkesi"olarak tanımlıyor doğduğu yeri. Bodrum, Antikçağ'daki adıyla Halikarnassos, yaklaşık 3000 yıldır insanoğlunakendini sunuyor, tüm maviliği ve büyüsüyle. Öyle ki; "Nerede o eski Bodrum" desek de dönüp dolaşır, kendimizi yine Bodrum'a atarız.
Onun havası hiçbir yerde yoktur. Hiçbir yerde o kadar âşık olmaz, hiçbir yerde ruhunuz evinden o kadar uzaklaşmaz. Gündüz canınızın çektiği koya gider, gözlerinizi kapayıp "İşte hayat dersiniz, gece ise geldiğiniz yerde asla sahip olmadığınız bir enerjiyle kendinizi çılgın bir kalabalığın içine bırakırsınız.
Çok kaptırırsanız normalde asla dinlemeyeceğiniz bir müzikte dans ederken bulursunuz kendinizi. Çünkü Bodrum sarar insanı tüm canlılığıyla, kanınıza girer.
Bodrum değiştikçe, siz de uyum sağlarsınız tüm o değişimlere. YeniBodrum bir anda içine çeker sizi. ÇünküBodrum'da gün, Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın dediği gibi, "Avucunu göğe açacak ve elini yanaştırıp bakınca, avucunun mavileşmediğine şaşacak''
kadar güzeldir.
Oysa Kabaağaçlı 1925'te yazdığı bir yazı nedeniyle Bodrum'a sürgün edilmiş, kalebentliğe mahkum edilmişti. Ancak bu sürgün Kabaağaçlı'nın gönlünü verdiği kentten esinlenerek Halikarnas Balıkçısı adını kullanmasını, yazar ve şair kimliğinde yeni bir sayfa açmasını sağlamıştı.
Tarihi, maviyi ve eğlenceyi bir arada bulabileceğiniz Bodrum 1960'lı yıllarda kendi halinde bir balıkçı kasabasıydı. Halikarnas Balıkçısı'nın gönlündeki Bodrum da o Bodrum'du. Yıllar geçtikçe ressamlar,yazarlar, şairler yerleşmeye başladı.
Bodrum'a. Selim İleri'nin Her Gece Bodrum'u öyle bir döneme aitti. Her Gece Bodrum'la birlikte Bodrum'a farklı bir gözle bakmaya başlamıştık bizler de. O zamanlar penceresinden begonviller,sardunyalar sarkan mütevazı pansiyonlar vardı.
Zamanla her talebe cevap veren yapılar inşa edildi. Son 20 yılda Bodrum her zamankinden beyaz ve kalabalık oldu,güzelim koyları birer birer doldu. Altı üstü bir yarımadaydı aslında ama insanoğlu 3000 yıldır vazgeçemiyordu ondan.
Halikarnassos'un İÖ 11. yüzyılda Karialılarca kurulduğu sanılıyor. Herodotos İÖ yedinci yüzyılda Halikarnassos'un altı kentten oluşan Heksapolis Birliği içinde yer aldığını yazar. Yöre daha sonra Lidya kralıKroisos'un egemenliğine giriyor.
İÖ 546'da Lidya Devleti'nin yıkılmasıyla Pers yönetimine geçiyor. Ancak en parlak dönemini başkent olduğu Kral Mausolos döneminde yaşıyor. Bölgenin savunma ve ticaret için çok elverişli olduğunu fark eden Mausolos, diğer yerleşim yerlerinde uyguladığı ağır vergilerle insanları buraya çekiyor ve nüfusu artırıyor.
Günümüze ulaşmış Antik Tiyatro da Mausolos'un projelerinden biri. Mausolos ölünce tahta çıkan eşi Artemisia'nın ilk işi ise kocası için bir anıtmezar yaptırmak oluyor.
Halikarnassos'ta dönemin önde gelen mimar ve heykeltraşları tarafından yapılan Mausoleion, dünyanın yedi harikasından biri sayılıyor. 1500 yıl boyunca ayakta duran anıtmezar bir depremin ardından harabeye dönüşüyor. Latince biçimiyle mausoleum (mozole) terimini Batı dillerine kazandıran anıtmezarın yerinde bugün yalnızca bir çukur var.
Halikarnassos İÖ 334'te Büyük İskender'in istilasına uğrayarak, yakılıp yıkılıyor. İskender'in işgalinden sonra Halikarnassos bir daha eski gücünü kazanamıyor.
İÖ 129'da Roma'nın kurduğu Küçük Asya eyaletine katılıyor,Hıristiyanlık'ın ilk zamanlarında psikoposluk merkezi haline geliyor. 11.yüzyıl sonlarında Türklerin egemenliğine giriyor ancak Birinci Haçlı Seferi'nde Bizans'a, 13. yüzyıl ortalarında da Menteşe beyliğine bağlanıyor.
1392'de ise tekrar Türklerin oluyor. 1415'te Rodos şövalyeleri Osmanlı padişahı Çelebi Mehmet'in izniyle Bodrum'a yerleşiyor ve burada kendileri için Bodrum Kalesi'ni inşa ediyorlar. Daha sonra kale duvarlarının yapımında Mausolos'un anıtmezarının taşlarını kullandıkları ortaya çıkıyor. 1552'de ise Kanuni Sultan Süleyman kaleyi ele geçiriyor.
II. Abdülhamit döneminde siyasi mahkûmların hapsedildiği kalede bugün festivaller düzenleniyor. Ancak daha da önemlisi kalenin Akdeniz'in en zengin sualtı müzesini barındırıyor olması.
Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi, 1960 yılında yerli ve yabancı bilimadamlarıyla Kültür Bakanlığı'nın çabası sonucu kuruldu.
Anadolu'nun Antikçağ'dan beri önemli deniz yollarının buluşma noktası olduğu düşünülecek olursa, müzedeki buluntuların değeri anlaşılabilir. Özellikle yüzyılın en önemli keşiflerinden biri sayılan Uluburun Batığı görülmeye değer. Ancak müze Bodrum'un renkli hayatının yanında biraz gölgede kalıyor ne yazık ki.
Çiçekli avlusuna girip güvercinlerle çevrildiğiniz kalede Rodos şövalyelerini anarak şarap içmek ve 3400 yıl öncesine kadar tarihlenen buluntuları görmek bize Bodrum'un sağladığı en büyük ayrıcalıklardan biri.
Bugün Barlar Sokağı'nın bir ucundan girip öbüründen çıkana dek çok farklı
zevkleri bir arada görebilirsiniz. Beyaz kireç duvarlar, mavi çerçeveler, tahta masa ve sandalyelerle çevrili küçük bir barda iyi canlı müzik dinleyebilir; renkli ışıkları yanıp sönen büyük kulüplerde durmaksızın dans edebilir; magazin programlarında herdaim gördüğünüz popüler isimlerle eller havaya yapabilirsiniz. Bodrum'da her şey mümkündür. En tartışmasız gerçek ise şudur: Burada öyle ya da böyle herkes mutludur. Hani demiş ya Halikarnas Balıkçısı "ki sen geldiğin gibi gideceksin," işte öyle bir yer Bodrum. Öyle bir yapısı var ki hâlâ kaldırıyor tüm bu değişimleri. Tek yapılması gereken ona karşı nazik olmak.