kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 3 Haziran 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Günaydın 
YÜKSEL AYTUĞ

Reytinggücü her zaman galip!

Zaman zaman sizlere bu sütunlardan "outdoor" faaliyetlerim hakkında bilgi veriyorum. Hem siz, hem de ben televizyonun şu kurak ikliminde azıcık soluklanalım diye... Malum, geçen hafta yatçılık maceralarımı sizinle paylaşmıştım. Bu hafta Şöhretler Karması'nın Şifo Mehmet Futbol Okulu öğrencilerine karşı oynadığı maçta kaleyi korudum. Bilen bilir. Azıcık amatör kalecilik geçmişim vardır. Ama yaklaşık 5 yıldır topa elimi ayağımı sürdüğüm yoktu. Şifo'dan gelen cazip teklif bir yana, "çocuklar için bir şeyler yapmak" söz konusu olduğunda koşa koşa gideceğimi bilen sevgili dostum Mesut Yar ile programın yapımcısı olan zarif eşi Hülya'nın bir tek telefonu yetti.

TAMER'E HÜCUM!
Perşembe günü bütün medya Beşiktaş Şan Öktem Tesisleri'ndeydi. Şahane kaleci kazağım, siyah şortum ve tozluklarım, Beşiktaş'ın eski kalecisi Zafer'den ödünç aldığım kaleci eldivenlerimle bir köşede benimle röportaj yapılmasını boşuna bekledim. Zira o sırada tüm kameralar Tamer Karadağlı'ya odaklanmıştı. "Tamer Bey karınıza geri dönecek misiniz?" Oysa benim o sırada merak ettiğim, sol bek oynayan Tamer'in ileri çıkışlarında geriye dönüp dönemeyeceğiydi. Rakip takımın en büyük güvencesi ise bizim teknik direktör Mesut Yar'ın futbol topunu ilk kez o gün yakından görüyor olmasıydı. Tahtaya bir taktik çizdi ki, Şifo Mehmet ile Rıdvan Dilmen kafa kafaya verip 45 dakika düşündüler ama çözemediler. Bizim takım ise benim dışımda gerçekten Şöhretler Karması adını hak ediyordu. Sağ bekte kapı gibi Faruk Saraç, liberoda Yunus Günçe, sol bekte Tamer Karadağlı, ortada "İtalya'dan transfer" diye yutturduğumuz Berdan Mardini, Baha, Vatan Şaşmaz, Emirkan ve Yavuz Seçkin, ileride müthiş santrafor Yılmaz Erdoğan. E, daha ne olsun? Maçtan önce "Takımımızın ismini ne koyalım?" dediler. Ben de Tamer'e gösterilen ilgiye atıfta bulunarak, "Reytinggücü nasıl?" dedim. Üzerine atladılar. Yavaş yavaş kendimi fark ettiriyordum. Isınma sırasında kendimi yerden yere atmama rağmen yine de kameraların dikkatini çekmeyi başaramamıştım. Onlar hâlâ Tamer'in peşindeydiler: "Deniz Hanım sevenleri ölüm ayırır demiş? Sizce de öyle mi?" Tamer'in üzerinde forma, ayağında kramponlar, magazin basınının gönlünü hoş etmeye çalışıyor. Maçtan önce öyle bir efor sarf etti ki, karşılaşmanın 10'uncu dakikasında dili ayaklarına dolandı, doğal olarak... Benim kalecilik geçmişimden habersiz izleyiciler ise ilk yarıda yaptığım kurtarışlarla şok üstüne şok yaşarken, devre arasında tüm kameralar üzerime odaklanıp, röportaj istediler ama yüz vermedim. Emre Kınay, "Röportaj ve transfer görüşmeleri için benimle konuşacaksınız, menajeri benim" deyip, üzerimden nemalanmaya kalkmasın mı? Hele maçın bitiş düdüğüne saniyeler kala üst üste yaptığım üç kurtarış vardı ki, sahayı omuzlarda terk etmeme yetti. Ayıptır söylemesi, futbol menajerlerini bu sabah saat 10.30'da tv8 ekranlarından yayınlanacak maçı izlemeye davet ediyorum. Eh, efsanevi İtalyan kaleci Dino Zoff'un 45 yaşına kadar futbol oynadığı gerçeğinden hareketle, hiç de geç kalmış sayılmam. İlgilenenler lütfen menajerim Emre Kınay'ı arasın!..