kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 20 Mayıs 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Has'ın vasiyeti yerine geliyor

NURDENİZ KUTSEL - HABER MERKEZİ
Kadir Has'ın gelini Ahu Has, kayınpederine verdiği sözü tutmak için müze çalışmalarına hız verdi. "Ölümünden bir gün önce babama sergi davetiyelerini gösterdim, çok beğendi. Öldüğüne hâlâ inanmak istemiyorum," diyen Has, kayınpederini ve projelerini anlattı..
Kadir Has Üniversitesi Rezan Has Müzesi Müdürü Ahu Has, kayınpederi Kadir Has'ın vasiyetini yerine getirmek için çalışmalarına hız verdi. Kadir Has'ın manevi oğlu Can Has ile evli olan Ahu Has, Kadir Has'ın en çok önemsediği projelerden olan üniversite müzesini, yepyeni sergilerle uluslararası arenada duyurmak için çabalıyor. 'Anadolu'da Pişen Toprak' ve 'Türk Resim Sanatının Bir Asırlık Öyküsü' başlıklı iki önemli sergiye ev sahipliği yapan müze için "Babama sözüm var, en iyisi için uğraşıyoruz," diyen Ahu Has, Kadir Bey'in ani ölümüne alışamadıklarını da dile getiriyor.

- Rezan Has Müzesi'nde iki önemli sergi sanatseverlerle buluşuyor. Bu sergilerin sizin için önemi nedir?
- Kadir Has Üniversitesi'nin kuruluşunun 10. yılını kutluyoruz bu yıl. Ayrıca Rezan Has Müzesi'nin açılış sergisi olarak nitelendiriyorum ben bu sergileri. 'Türk Resim Sanatının Bir Asırlık Öyküsü' başlıklı sergi, özel bir koleksiyonun parçalarını bizimle buluşturuyor. Osman Hamdi Bey, Hoca Ali Rıza, Halil Paşa, Sabri Berkel gibi sanat tarihimizin en önemli ressamlarının eserlerinden oluşuyor. Sergi kapsamında 19. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan Türk resim geleneğinin karakteristik örneklerini bir arada görmek mümkün. Dönemin ressamlarının en aykırı çalışmalarının toplandığı bu koleksiyon, mutlaka görülmeli. Diğer sergi ise benim çok değer verdiğim bir isim olan Gönül Paksoy'a ait, tamamı İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne kayıtlı koleksiyonun bir bölümünden oluşan 'Anadolu'da Pişen Toprak' sergisi. MÖ 7000 - MS 1500 tarihleri arasındaki 8 bin 500 yıllık döneme ait, birbirinden eşsiz toprak altı arkeolojik eserlerden oluşuyor.

'REZAN HANIM HÂLÂ ŞOKTA'
- Siz de bir koleksiyonersiniz, kendi özel eserlerinizi sergilemeyi düşünüyor musunuz?
- Koleksiyonerlik müthiş bir duygu. Ancak bir doyum noktası var. İnsanlar bir süre sonra, eserleri diğer insanlarla paylaşma ihtiyacı duyuyor. Bu tip sergiler bence koleksiyonerleri, eserlerini gün ışığına çıkarıp sanatseverlerle buluşturmaya teşvik ediyor. Bir koleksiyoner olarak bunun çok önemli bir görev olduğuna inanıyorum. Çünkü bu sayede eserler arşivleniyor. Bu da eserlerin değerini artırıyor. Ancak benim ve eşim Can Has'ın henüz sergi açacak kadar donanımlı bir koleksiyonumuz yok. Zamanı geldiğinde seve seve Rezan Has Müzesi'nde sergileriz.

- Yıllardır sanat dünyasının içindesiniz, koleksiyonerler sergilerinizi nasıl değerlendiriyor?
- Koleksiyonları gün ışığına çıkarıp kataloglamak ve bir üniversite müzesinde sergilemek çok cazip geliyor koleksiyonerlere. Üstelik üniversitede, öncelikle gençlere sergilenmesi de ayrı bir önem taşıyor. Kadir Has, hayatı boyunca eğitime çok destek oldu ancak biz her zaman Kadir Bey'le; tek başına eğitim yeterli değil ve sanat da eğitimin çok önemli bir parçası diye konuşuyorduk. Kadir Has Üniversitesi'ndeki çocuklar sanatın her çeşidini bire bir görerek, yaşayarak öğreniyor.

- Rahmetli Kadir Has'ın koleksiyonerlik özelliği var mıydı?
- Sanat eseri koleksiyonu yapmazdı. O kendini daha çok vatan borcuna adamıştı. En önemli görevini hayır işleri olarak gördü.

- Rezan Has Müzesi hakkında neler düşünüyordu?
- Rezan Has Müzesi tamamen onun fikri. Sanatın ne kadar önemli olduğunu hep vurgulardı. Haftanın üç-dört günü ailecek bir araya gelir ve sohbet ederdik. Sergiler konusunda çok heyecanlıydı. Bana "Senin yaptığın iş bizim yaptığımız pastanın kreması olacak. Bu müze ile benim görevim de tamamlanacak," derdi. Üniversiteye de müzeye de çok inanıyordu.

- Öyleyse siz Kadir Bey'in vasiyetini devam ettiriyorsunuz...
- Ömrümüz yettikçe bunun için çabalayacağız. Benim ona sözüm var. Görüyorsunuz, ofisin her yanında onun resimleri var. Ondan çok şey öğrendim. Bazen resimleriyle göz göze geliyorum ve şevkle sarılıyorum işe, kuvvet oluyor bana. Örnek biridir benim için. Benim bu hayata dair ondan öğrendiğim en önemli şey, işini takip etmektir.

- Yokluğunda neler değişti sizin için?
- İnanın ben hâlâ inanmak istemiyorum. Kadir Bey sık sık seyahat eder, üç-dört ay dönmediği olurdu. Ben onun şimdi de seyahatte olduğunu düşünüyorum. Sanki bir gün gelecek gibi geliyor, ona inanmak istiyorum. Ölümünden bir gece önce babamı yalnız yakalayıp sergi davetiyelerini gösterdim. Çok beğendi, yaptığım işin ne kadar önemli olduğunu söyledi ve sanki bir veda konuşması yaptı bana... Sözüm var ona... Biz onun açtığı yolda devam edeceğiz. Bizim çocuklarımız da öyle devam edecekler...

- Çocuklarınız dedelerinin ölümünü nasıl karşıladılar?
- Yokluğunu hissetmeye başladılar. Küçük oğlum Kadir Can, dedesine çok düşkündü. Birlikte yemek yer, aynı koltukta uyurlardı. Hatta Kadir Can'a babam baktı diyebilirim. Ben yoğun çalıştığım için Kadir Can'ı yanında isterdi ve bahçede vakit geçirirlerdi. Şimdi oğlum fotoğraflara bakıp elindeki yemeği "Dede, mama," diyerek uzatıyor. Hepimiz kötü oluyoruz.

- Rezan Hanım, Kadir Bey'in yokluğunu en çok hisseden kişidir herhalde...
- O bence hâlâ şokta, birlikte yaşadıkları eve henüz giremedi. Kadir Bey'in ne çok seveni olduğunu cenazesinde daha iyi anladık. O hep, yaptıklarının yeterince anlaşılmadığını düşünür ve üzülürdü. Ancak cenazesindeki kalabalık, ilk kez onun haksız olduğunu ortaya koydu. Düşündükçe hâlâ tüylerim ürperiyor. Hiç tanımadığımız insanlar, günlerdir baş sağlığı için ziyaretimize geliyor, yolda çevirip baş sağlığı diliyor.
Haberin fotoğrafları