Siyasi kültür başkenti
ERHAN DEMİRDİZEN KONUK YAZAR
Cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısıyla Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karar Türkiye'yi hızla erken seçim hedefine kilitlemiş görünüyor. Tüm enerjisini seçim kararı ve bununla ilgili Anayasa değişikliklerine yoğunlaştıran bu Meclis'in artık yeni yasa çıkarmakta eskiden olduğu kadar istekli olabileceğine fazla ihtimal verilmiyor. Ama yine de belirtmeliyim ki, Meclis'in alt komisyonlarında görüşülen epey önemli bir yasa tasarısı var: "İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı." Bu yasa seçimden önce mi çıkar sonra mı çıkar bilemiyorum ama çıktığı anda büyük bir etki yaratacağından şüphe yok. Yasa tasarısı gerçekten çok önemli. İstanbul 2010 yılında Avrupa'nın üç kültür başkentinden birisi olacak ve tasarı da İstanbul'un buna hazırlanması için gerekli kurumsal ve finansal altyapıyı oluşturmayı amaçlıyor. İstanbul'un Avrupa Kültür Başkenti olması için uzunca bir süredir sivil bir grup çalışıyordu. Basından tanıdığımız Nuri Çolakoğlu'nun başkanlığını yaptığı bu sivil grup dışarıdaki girişimleri başarıyla tamamlayıp uluslar arası jürinin İstanbul için olumlu karar vermesini sağlamıştı. Bu grubun içerdeki performansı ne yazık ki o kadar parlak olamadı. Her ne kadar jüri İstanbul'a bu tanıtım ve turizm logosunu verirken girişim grubunun sivil yapısına çok güçlü referanslar yapmış olsa da, çalışmaların kamu desteği alınmadan sürdürülemeyeceği herkesin malumuydu. Nitekim yasa tasarısını hazırlayıp hükümete veren de sivil girişim grubuydu. Ancak yasa tasarısı hükümete gittikten sonra tanınmaz hale geldi. Orada yapılan ilk müdahale, Avrupa Kültür Başkenti hazırlıkları konusunda hükümetin sivil girişime kapıları kapatması oldu. Bu hazırlıkları bundan böyle sürdürecek olan kurullar ve ajans, bakanların ağırlıkta olacağı ve Başbakanlığın uygun göreceği kişilerden oluşacak görünüyor. Dolayısıyla artık "sivil girişim" değil, "siyasi girişim" ağırlık kazanmış olacak. Oysa İstanbul'un gerçek bir kültür başkenti kimliği kazanabilmesi ve bunun da kalıcı olması, hükümet dışı örgütlerin etkinliğine sanıldığından daha fazla bağlı. Şu anda Meclis komisyonlarında görüşülen tasarıysa, her par a g r a f ı n d a "özerklik" dese de, yeni bir devlet dairesi yaratmaktan öteye gidemeyecek. Esas "bu iş siyasileşti" dememize neden olan yasa maddesi tasarının biraz daha ileri bölümlerinde yer alan "diğer hükümler"in altında. Eğer yasa bu maddeyle birlikte çıkacaksa hiç çıkmasın diye düşündüren bir madde bu. Epey bir zamandır Kültür ve Turizm Bakanının yıkılması için çaba harcadığı AKM konusu, illüzyonistlerin şapkadan tavşan çıkarmasına benzeyen bir el çabukluğuyla tasarıya konuluvermiş. Tasarı bu konuda o kadar ileri gitmiş ki, "yıkılsın, sonra da yanındaki parselle birleştirilerek büyük bir bina yapılsın" diyor, hem de ada ve parsel numaralarını vererekAma göz ardı edilen bir durum var. Bakanın "tescili kaldırılsın" diye yaptığı başvuru, İstanbul 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun önünde hâlâ duruyor. Eğer koruma yasası da benzer bir illüzyonla tanınmaz hale getirilecekse, onu bilemem. Ama koruma yasası korunacaksa, kurulun daha önceki tescil kararını kaldırıp kaldırmayacağı belli olmadan "yıkılsın" diye bir yasal düzenleme yapmak nasıl bir hukuk anlayışının ürünü olabilir diye sormak lazım. İstanbul'un 2010'da Avrupa'nın kültür başkenti olması toplumun moralini yükselten sembolik bir başarı. Ama bu tasarı yasalaşırsa, İstanbul Avrupa'nın değil, siyasi kadroların kültür başkenti olacak gibi görünüyor.
Yayın tarihi: 10 Mayıs 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/10/em/haber,4F9DFCB33D2B4DF08B8F396E1354D813.html
Tüm hakları saklıdır.