Hayatta hiçbir şey; insanı, iyi bir geleceğin beklediği duygusuna sahip olması ya da hayallerinin gerçekleşeceğine inanması kadar mutlu edemez.
Biraz iyimser olun!
Bugün artık tedavisi en zor hastalıklarda bile insanın inancının ve direnme çabasının önemi kabul ediliyor. İnancı ve direnci besleyen duygunun adı ise iyimserlik! Sosyal hayatta iyimserlerin başarı oranı, kötümserlerinkinden daha yüksek çıkıyor. Peki iyimserlik öğrenilebilir mi? GEO dergisi 'öğrenilir!' diyor..
Pembe gözlük aldatmacasını bilir misiniz? Onu takan, her şeye olumlu gözle bakar... Başkalarından çekici, başarılı ve sağlıklı olduğunu düşünür... Bu bir yanılgı olarak yorumlanabilir ama şaşırtıcı olan; bu gözlüklerin gerçeği yalnızca güzelleştirmekle kalmayıp onu sahiden de değiştiriyor olmasıdır! Bu hünerli gözlük, aslında evrimin bir yansıması. Kiminin beşiğine konulmuştur, kimi zamanla edinir. Bazısı onu gözünden çıkarmaz, bazısı nadiren takar. Görülmez, yalnızca hissedilir. Ona 'iyimserlik' denir.
YAŞAMA SEVİNCİNİ ARTIRIR
İyimserlik, ezelden beri hayatın itici gücü olarak anılır. İyimserlik olmadan sabahları yataktan çıkılamaz, meçhule adım atılmaz, sıçrama yapılmaz, öbür dünyaya inanılmaz. İyimserlik; tehlike ve felaketlerle sarmalanmış bir dünyada, yaşama sevincimizi yitirmememiz ve hayallere yer açabilmemiz için gerçeği olduğundan farklı görmemizi sağlar. Mayıs sayısında iyimserlikle ilgili geniş bir dosya hazırlayan GEO dergisinin haberine göre; iyimserlik son yıllarda sayısız incelemeye konu oldu. Özellikle de ana hatları 1998'de Amerikalı psikolog Martin Seligman tarafından çizilen 'Olumlu Psikoloji'nin alanına girdiğinden bu yana! İyimserliğin ana prensibi; 'iyiliğe ağırlık vermek'tir. Hayatımızda olumsuzluklar daha ağır basıyor: Felaketler, işlenen suçlar ve diğer talihsizlikler iyi haberlerden çok daha fazla dikkatimizi çekiyor; beynimiz tehlikeleri daha hızlı algılıyor, tatsızlıklara güzel olandan daha yoğun tepki veriyor. Ama korku ve dikkat bize sürekli eşlik etse tüm dinamizmi felce uğratırdı. Bu nedenle birçok insan bir tür 'kendi kendini kandırmayla' olumlu güçlerini artırıyor.
YÜZDE 25'İ DOĞUŞTAN GELİR
Psikologlar bu olguları 'pozitif yanılsama', 'aşırı iyimserlik' ya da 'gerçekçi olmayan iyimserlik' diye adlandırıyor. Uzmanlar; birçok şeyi gerçekliğin izin verdiğinden daha olumlu gördüğümüzü yüzlerce kez kanıtladı, bunun hayatımızı somut olarak etkilediğini de... İyimserler henüz çocukken daha çok dengeli ve uyumlu davranışlarıyla dikkat çeker. Hayata karşı takındıkları olumlu tutumun tahminen yüzde 25'i doğuştandır. Ancak en büyük payı 'öğrenilir' olmasıdır.
Yayın tarihi: 9 Mayıs 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/09/gny/haber,A7DE0FEE81714F9ABBA1BA67E1F4ECC6.html
Tüm hakları saklıdır.