Sinan anılırken AKM yıkılsın mı?
Osmanlı tarihini mühendislik, mimarlık ve şehircilikle buluşturan Koca Sinan her yıl 9 Nisan'da anılıyor. Sinan, sadece Osmanlı tarihini bu kavramlarla buluşturmakla kalmıyor, bugün de meslek insanlarına ilham vermeye devam ediyor.
Sinan, Osmanlı'nın yükseliş zamanlarında 300'den fazla yapı yaparak erişilmesi güç bir rekorun da sahibi oldu. Ama bu rekor yalnızca sayısal değil, aynı zamanda bir nitelik rekoru. Onu büyük dahi Leonardo da Vinci ile kıyaslanmaya kadar götüren bu başarının altında yatan sır, yaşadığı toprakların kültürünü ve tarihini özümsemiş olmasında yatıyor. Sinan, tasarladığı yapıyı nasıl bir toplumsal zeminde yaptığını çok iyi biliyor. Tabii ki Akdeniz'e özgü İstanbul'un çok kültürlü yapısını da...
Sinan, vakfiyesinin girişinde şöyle tanımlanıyor: "İleri gelen mühendislerin gözdesi, büyük kurucuların süsü, zamanın üstadlarının üstadı, devrin gerçeklerinden haberdar olanların başkanı, zamanın Öklid'i, sultanın mimarı ve hakanın hocası". Bugün farklı uzmanlıklara karşılık gelen bu bilgi ve görgü zenginliği Sinan'da eksiksiz olarak mevcut. Bu zenginliğin gözle görünür ürünü, tarihçi İlber Ortaylı'nın "tapumuz" dediği Süleymaniye. Süleymaniye külliyesi, yalnızca bir mimari tasarım dehasını ve mühendislik yaratıcılığını göstermekle kalmıyor. Bunlarla birlikte, bir yapı grubunun içinde bulunduğu kentle nasıl bütünleşeceğinin ve o kente nasıl katkı yapacağının da yollarını gösteriyor. Külliye, içindeki dinsel yapıların yanı sıra, bilimsel ve sosyal yapılar ve sağlık yapılarıyla birlikte bir bütün oluşturuyor. Bununla da kalmayıp, çevresinde gelişip dönüşen Süleymaniye mahallesi başta olmak üzere, tarihi İstanbul'un dokularını yeniden tanımlıyor.
Bu kadar iddialı bir yapı grubu, üstelik de Osmanlı'nın gücünü tüm dünyaya göstermesi amaçlanan bir külliye, "çirkin ve süfli" bir mahallenin yıkılmasıyla oluşan bir boşlukta da inşa edilmiyor. Çevresindeki mütevazi mahalle ve çarşıların ortasında, Fatih'in yaptırdığı sarayın bahçesinde, 5.5 hektarlık bir alanda yükseliyor. Benzerleriyle kıyaslandığında epey dar bir alan bu. Bunun nedeni aslında çok basit. Sinan'ın Süleymaniye ile amaçladığı yalnızca mimari bir ihtişam yaratmak değil, aynı zamanda kente ve toplum hayatına katkıda bulunmak. Sinan, bugün hala fazlaca öğrenemediğimiz şehirciliğin temellerini kentsel tasarım boyutuyla Süleymaniye'de atıyor. Çünkü Sinan mühendis ve mimar olduğu kadar yönetici ve şehirci aynı zamanda.
Koca Sinan'ın Süleymaniye'si bugünkü şehircilik ve mimarlık uygulamalarımız için derslerle dolu. En başta da AKM'nin yıkılıp yıkılmayacağına karar verecekler için... Sinan diyor ki, "bir yapı yalnızca mimari ve mühendislik özellikleriyle değil, kente ve toplum hayatına katkılarıyla da önemlidir". Peki, AKM'nin yıkılmasını savunanlar ne diyor? "AKM mimari olarak kötü bir bina, üstelik mühendislik bakımından da sağlam değil." AKM'yi 1990'lı yıllarda koruma altına alan Koruma Kurulu binanın mimari ve mühendislik özelliklerine bakmamıştı. Aynen Sinan'ın Süleymaniye'de yaptığı gibi, öncelikle yapının Taksim meydanındaki ve kentteki rolüne ve katkısına bakmıştı. Bu rol ve katkı ortadan mı kalktı ki, AKM de ortadan kalksın!
AKM'nin yıkılıp yıkılmayacağını ne Kültür ve Turizm Bakanının hayalleri ne de şimdiki Koruma Kurulunun mimarlık anlayışı belirleyebilir. AKM için bir çözüm aranıyorsa, bunun için Sinan'ın yöneticilik ve şehircilik mirası yeterli derslerle dolu. Ama asıl amaç, Atatürk "Kültür" Merkezi yerine Atatürk "Turizm" Merkezi yapmaksa, onu bilemem..
Yayın tarihi: 12 Nisan 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/12/em/haber,346FBBB7EEFD4A5181AC4FCBA47EAB6D.html
Tüm hakları saklıdır.