Armutlaşmamak!
Bunamadım. Yenileri unutup sadece eskiyi hatırlayarak, 15 yıl öncesinin "pek temiz gazetecilik"ini anlatmaya çalışmadım dünkü yazıda. Şunu söylemek istedim: Gerideki medya ortamı, "Geriye kalan temiz medya ortamı"nın teminatıdır!
Misal; siz Recep Tayyip Erdoğan'sınız. Mesela dedim. Tamam sadece misal. İktidar değilken, parti kurarken canınıza okuyan, manevi, muhafazakar dünyanıza uzak büyük medya var. Görüyorsunuz ki, aptal değilsiniz ya, hepimiz gibi görüyorsunuz ki, bunlar iktidar tutkunu. Bunlar, hakikate, habere, gazeteciliğe değil; çoğunuz gibi, maddiseküler dünyalığa, güce, kudrete tapıyor. Güçlü pozlardalar, lakin çürümüşler. Son 15 yılda, istisnalar ile askeri güçle koyuldukları 28 Şubat hariç, iktidar, kudret sorgulamamışlar. Mahalle kavgasında ateşli olmuş, balta gömünce susmuşlar. Çiller hükümetine de, ailesine de sırdaş hesap olmuş; çatışmalarında Çillerci, Yılmazcı diye bölünmüş; lakin kim kimi tutuyorsa kayırmış, gerçekleri saklamış, onu abartmışlar. Anket abartmışlar, laf gaf abartmışlar. Otosansür abartmışlar. 28 Şubat'ta iktidara bindirmişler ama "Andıç uşağı" olmuşlar. İlla ki, gazeteciliği propaganda, halkla ilişkiler, reklamcılık, ulaklık, uşaklık, yavşaklık, yalaklık kılmışlar. Patrondan çok patron gazeteci, medyadan ziyade sermaye, sizden çok DYP'li, ANAP'lı, DSP'li, MHP'li, bazen CHP'li ve elbet bir gün AKP'li; bir alt rütbeye razı olsalar da, sizin kadar paşa! Patronlar ile yönetmenler, kimi temsilci, kimi yazar "iktidarcılık" oynamaya bayılıyor. Sizinle özel konuşsun, teminat versin, tehdit etsin, tehdit kabullensinler, iş takip etsinler, avanta, avantaj, şantaj... bayılıyorlar. Ona dokunma, şunun hakkında haber yapma, berikini kolla, paşamın ricası, ağamın emri, filanca holding isteği, şu arazinin şeysi, müsteşarı şaap, bakanı şey et; çok seviyorlar. Böyle yaptıkça, belki şaşıyor ama hemen kavrıyorsunuz ki, güçleri, kudretleri, patronları nezdinde kıymetleri, çalışanları köleleştirme, tiksindirseler de hazmettirme kabiliyetleri artıyor... artıyor. Biraz hınçla, çok sevinçle, el ovuşturuyorsunuz.
İktidar olduğunuzda, batık bankaları, batacakken kollanmış bankaları, birikmiş dosyaları, pis çamaşırları, kirli çıkınları, manevi günahları, maddi ayıpları, balon itibarları, rant hevesleri, bükük hatta kıldan ince boyunları, horozlandığında bir kışkışlık cesaretleri, yanaşmaya, yılışmaya teşne şahsiyetleri, bir üflemelik afra tafraları, tükenmeyen iştahları, izansız arsızlıkları, birini tokatladığınızda ikincisi hazır yanakları, gerekirse gazeteci susturma, gazete kapatma, haber saklama, manşetten pohpohlama, 301'e efelenirken dahi kendini sansürleme histerileri; tüm batakları ile bataklık karşınızda. Armutlar pişmiş elinize düşmüş. Sırayla ham yapacaksınız, o kadar. İşe en şaibeli, ama en cazgırı, parasını, medyasını parti yapanı kapatarak, berikini mutlu ederek başlıyor; derken her özelleştirmede, her banka dosyasında, her benzin pompasında, her vergi icmalinde, her telefonda, her beklentide, her korkuda, her heveste, her nefeste bir ısırık alıyorsunuz. Bugün itibariyle durum: Büyük bir medya grubu kadim günahlarının kefareti ve esaretiyle elinizde; tutuyorsunuz! Daha büyüğü, sözde bağımsız, özgür, temiz geçinirken iki dudağınız arasında; öpüyorsunuz.
Not: Lakin kimimiz gazeteciyiz. Armut değiliz. Daldan kopartılabilir, ama bir ısırık vermeyiz. Başbakan olarak (ve haklı olarak) darbe heveslisi paşalara karşı yargıdan hareket beklerken siz; biz hem onu, hem de yargı ve gazeteciliğin sizleri de didikleyebilmesini bekleriz. Size "Şemdinli'de Genelkurmay isteğiyle savcıyı görevden alan ve uzlaşan babam mıydı?" diye sorarız. Neden, nasıl, ne üzerinden uzlaşıldığını ısrarla sorarız! Şahsen de söyleyeyim: Gazeteciyim; armut değilim! Hükümetin Ofer'ini de, paşanın lüferini de sorarım.
|