14 Nisan...
Şimdi size desem ki... "Antalya'da onbinlerce insanın katılacağı miting var, haberiniz olsun." Eminim çoğunuz... "Hayırdır, ne mitingi bu" der.
Halbuki o miting yapıldı bile.
Yağmur vardı... Şakır şakır. Buna rağmen onbinler katıldı. Gördünüz mü televizyonlarda? Gazetelerde? Göremediniz... Çünkü vermediler.
Sansürün feriştahı işte budur.
Antalya "kıyıda" kaldığı için, "göstermezsek, kimsenin ruhu bile duymaz" dediler ve bunu başardılar... Kısmen.
Ama gelin görün ki, o mitingin feriştahı, Türkiye'nin "kıyısı"nda değil, "göbeği"nde, Başkent'te yapılacak 14 Nisan'da. Yüzbinler katılacak... Yüzbinler.
Sakla da görelim.
Kızıyorlar tabii... Öfke falan. Diyorlar ki, "şirazesi kaçtı..." Nedir bu mitingin adı? "Atatürk ve Cumhuriyet mitingi." E bu Cumhuriyet'in şirazesi değil midir Atatürk? Neden kaçsın?
Neymiş, öğrenciler katılsın diye, bazı üniversitelerin sınavları ertelenmiş. Canım kardeşim... Bebe yaşındaki ilkokul öğrencilerini partinin mitingine götürünce, "güzel..." Üniversiteli Ata'ya gidince, "çirkin..." Var mı böyle?
Üstelik... Avrupa Birliği fonlarından para alan sivil toplum örgütleri, memleketin bölünmesi için çaba harcarken, soykırım iddiasını desteklerken, Kıbrıs'ı verin diye kıçını yırtarken, "demokrasi" oluyor. Hiçbir yerden para almayan sivil toplum örgütleri, Atatürk ve Cumhuriyet için çaba harcarken, "anti-demokratik" oluyor.
Yok öyle!
Şiraze kaçmıyor. Aksine... Şiraze kovalıyor.
Hep beraber, 14 Nisan'da Ankara'ya...
|