Güvenlik algılaması
Türk Polis Teşkilatı, 162'nci kuruluş yıldönümünü de güvenlik algılamasının yarattığı sorunla kutluyor. Sorunun birinci sırasında da özellikle büyük şehirlerde yaşanan "kapkaç, hırsızlık" var. Polis Haftası'nın başlaması dolayısıyla dün büyük şehirlerdeki güvenlikle ilgili kişilerin yaptığı açıklamalara bakılırsa "abartılmanın yarattığı" bir sorunlar yumağı var. Büyük şehirlerde yaşayan halka göre ise abartma yok, tam aksine olayları kanıksamanın getirdiği umursamazlığa yönelişin sancısı yaşanıyor. Güvenlik birimleriyle vatandaşın arasındaki çelişkinin temelinde ise kapkaç, hırsızlık, gasp olaylarıyla ilgili baz alınan veri tabanının birbiriyle uyuşmaması yatıyor.
Veri tabanı çelişkisi Çünkü, güvenlik birimleri kapkaç, hırsızlık, darp gibi suçlara ilişkin sayısal dökümü baz alıp; "Olaylar abartılıyor" diyor. Vatandaş ise başından geçenlerden veya yakınlarından dinlediği hikayelerden yola çıkarak, "güvenliğimiz kalmadı" tepkisini koyuyor. Örneklemek gerekirse... Ankara'da 5 milyon kişi yaşıyor. Toplam 22 ilçedeki 22 bin sokakta, bir milyon konut, bir milyon 400 bin işyeri, bir milyon 80 bin adet de araç bulunuyor. Bir başka açıdan yaklaşırsak, en çok yakınılan suçu işleyenler için toplam 3 milyon 480 bin kaynak hazır duruyor. Ankara Emniyeti'nin verilerinden yola çıkarsak, 3 milyon 480 bin kaynağa yönelik, ev ve işyerinden hırsızlık, kapkaç, yankesicilik ve dolandırıcılık suçlarının bir yıllık toplamı 14 bin adet...
Günde 38 suç Yani, suça açık 3 milyon 480 bin kaynaktan, günde sadece 38'inde sorun yaşanmış. Son günlerde özellikle nöbetçi eczanelere yönelik soygunların arttığından söz edilen Ankara'da bu suça ait emniyet verileri de şöyle: "Ankara'daki 6 bin eczaneden son 3 ayda sadece 20'sine yönelik suç meydana gelmiş. Bunların yüzde 99'u da nöbetçi olmadığı zamanda eczaneye girilip hırsızlık yapılması şeklinde gerçekleşmiş." Peki, emniyet bu kadar yerin güvenliğini almak için ne yapmış. Yine verilerinden yola çıkarsak: "Bir yıl içinde, hırsızlık, kapkaç, yankesicilik, dolandırıcılık suçlarını önlemek amacıyla polise tam 10 bin 400 görev talimatı verilmiş."
Vatandaşın verileri Yukarıda sıraladığımız rakamları ortaya koyan güvenlik birimleri, doğal olarak, "bu kadar suç yok, abartılıyor" deme hakkını kendinde görüyor. Ancak, başta da belirttiğimiz gibi devletteki veri bankası ile halktaki algılama hafızası arasında tam bir uçurum var. Birkaç kez aynı olaya muhatap olmuş vatandaş, bir kez daha aynı olay başına geldiğinde, "nasıl olsa suçlular yine bulunmayacak, bulunsa bile salıverilecek" düşüncesiyle, karşılaştığı olayı polise bildirme gereği dahi duymuyor. Şehir efsanesi gibi her gün bir yakınının veya komşusunun başından geçen olaylara tanık olmanın getirdiği korkuyla sinmiş halde kendi tedbirini ve adaletini arıyor. Daha ilerisi, hırsız karşısında duruyor olsa bile, görmezlikten geliyor, polise ihbarda bulunmak dahi istemiyor. Güvenlik güçleri ise kapkaç, hırsızlık, gasp, dolandırıcılığın kelimesini duymanın verdiği yorgunluğun baskısıyla kıvranıyor. Suçun önüne geçilmesini isteyen her iki tarafın içine girdiği bu psikolojiden karlı çıkan taraf da suçlu oluyor. Bundan dolayı, "suçlarda artış varyok" tartışmasının bir kenara bırakılıp, bir an önce işin karmaşık hal almış psikolojik algılama boyutunun çözülmesi gerekiyor.
|