| |
|
|
Kurumsal bir endişe mi var, acaba?..
Vallahi yanıt vermeye niyetim yoktu.. Soranlara da öyle dedim.. Ayşe Arman bana hayranlığını yitirmiş.. Bunu da upuzun bir yazı ile kaleme almış.. Güldüm geçtim.. Ama sonra baktım ki, ayni gün fücürle ünlü bücür de, durduk yerde Balçiçek Pamir'e saldırmış.. "Acaba" dedim, "Kurumsal bir durum mu var?.." Günümüzde hemen hepsini ajans bültenleri çıkardığı için, haber açısından tıpkısının aynisi gazeteleri ayıran şey, yazarları.. Ayşe Hürriyet'in en vurucu silahlarından.. (dı mı koymak gerekiyor şimdi..) Benim bu ülkede yazılarını en bayılarak okuduğun, hasretle beklediğim kadın yazar.. (Gene mi ..dı..) Ama ülkeyi terk edip Dubai'ye yerleştiğinden bu yana inişte.. Köşe yazıları artık, tapan ya da deliren herkes tarafından bir nefeste okunmuyor. Gündemin taa göbeğine oturan röportajları artık kıyamet koparmıyor.. Ona "Yapma.. Uzaktan kumanda, gelip gitme ile gazetecilik olmaz. Sen halkın içinde yaşadığın o nabzı tuttuğun için başarılısın. Tutamazsan bitersin" diyen de ben.. Onun için en güzel yazıları yazan ben.. "Ayşe'ye gıpta ediyorum" diyen ben.. Onun ilk farkına varan "Sabah'ta köşe verelim" diye çırpınan ben.. İşte olmadığı meydanda.. Ayşe üstelik bir de evlenip çocuğa kavuşunca duruldu.. Onun cinsellik, aşk, sevişme dolu, yeri yerinden oynatan tabuları yıkan yazılarını artık Dilek Önder yazıyor, Vatan'da.. Ayşe'nin "Kargaya yavrusu kuzgun görünür" dedirten, her annenin anlatmaya meraklı olduğu "Alya da Alya" yazıları, o yazılarla ayni ilgiyi görür mü, mümkün mü?.. Söyleşilerde ise, ezeli rakip Sabah fena vuruyor. Balçiçek Pamir ve Elif Korap'ın röportajları günlerce köşe yazılarına kaynak oluyor, alıntılarla haber olmanın ötesinde.. Al sana tam bu sırada bir ısmarlama Ayşe'yi göklere çıkarma, Balçiçek'e saldırma yazısı.. Yahu bir gazeteci söyleşi yaptığı muhatabına "Ekleyeceğiniz bir şey var mı" dediğinde bitmiştir, iflas etmiştir. Bu "Ben bu söyleşiye yeterince hazırlanmadım. Gereken her soruyu sormadım. Zaten bu söyleşi de size kıyak olsun diye yapılıyor. Ekleyecek sözünüz kaldıysa söyleyin" itirafıdır bu son söz, övülür mü?. Övülüyor.. Eee.. O zaman telaş mı var ne?.. Ayşe bana hayranmış.. Ne zaman?.. Onu yere göğe koyamadığımı yazıp söylediğim günler.. Bu hayranlık bitmiş.. Ne zaman?.. Onu eleştirmeye başlayınca.. Bu yıl meslekte 50'nci yılım.. Öyle alıştım ki.. Dostluklar, övgüler, hayranlıklar, hep övdüğünüz sürecedir. Eleştirdiniz mi, İrlandalı olursunuz, hayranlıklar biter.. "Bugün yazdığını alkışlayanlar, ertesi gün yuhalayabilirler. Benim azgın azınlık dediğim çevrelerin egemen kültürü biattır. Yani 'Ya benden olacaksın, ya düşmanım.' Sevdikleri bir yazar, bir gün katılmadıkları bir düşünceyi yazdığı zaman akıllarına gelen ilk sıfat 'Dönek' olur. Bu yüzden her gün ayni teraneyi tekrarlamayan yazarların durumu pek parlak değildir." Tırnak içinde ve italik.. Çünkü Ayşe'ye bu yanıtı ben vermedim.. Ertuğrul Özkök verdi, iki gün sonra.. Bana diyecek laf bırakmadan.. Ayşe'nin Genel Yayın Müdürü Ertuğrul!..
Sevgili Ayşe, Senin hayranlığını yitirmek beni kişisel olarak üzer. Çünkü sen en sevdiğim insanların başında geliyorsun. Yazdıkların duygularımı değiştirmez. Ama mesleki olarak fazla umurumda değil.. Ben unumu elemiş, eleğimi asmışım.. Bu meslekten beklentim yok.. Bir eksik, bir fazlayı sorun etmem.. Ama sen, mesleğin baharını yeni bitirdin, yazına girdin.. Yani en dorukta olman gereken döneme.. Bana yağmur gibi yağan e-mailler, sendeki gerileyiş konusunda yalnız olmadığımı gösteriyor.. Hayran okurlarının büyük bir bölümü müthiş bir hayal kırıklığı içinde.. Poh pohçu, yardakçı, sırt sıvazlayıcılar her devirde var. Bunlara kapıldın mı, düşüşün hızlanır. Bu takımın insanı bir adım ileri götürdüğünü tarih yazmamıştır. Aklın varsa, acı söyleyen dostları düşün.. "Bunlar ne diyor, niye diyor" diye düşün.. Kız bana.. Hayran da olma.. Düşman ol istersen.. Ama dediklerimi düşün.. İyi düşün!.. Çok geç olmadan..
|