|
|
Yoksa siz fantezi mi sandınız?
atv'nin yeni dizisi Yersiz Yurtsuz'a temkinli yaklaştım. Çünkü töre eksenli Doğu dizileri, giderek bir "reytingmania" ya dönüşmüştü. "Sıla'nın dümen suyuna kapılanlardan biri daha geliyor" diye düşünüyordum. İzleyince, yanıldığımı anladım. Bazı diziler vardır, daha ilk bölümüyle ekran karşısındakileri sarıp, sarmalar. Yersiz Yurtsuz da onlardan biri... Bir kere bölgenin eşsiz coğrafyası, yönetmene muhteşem bir doğal dekor oluşturmuş. Neredeyse her dramatik sahne için bir fon bulmak mümkün. Töre ile evlat sevgisi arasına sıkışan babanın, hocaya danışıp, "Ne olur bana Kuran'dan bir şeyler söyle ki, kızımı öldürmemi isteyenler kavrulsun, kalsın" dediği sahnenin fonunda, yarıya kadar suya gömülmüş bir minare vardı. Minarenin sudaki aksi, onu tamamlıyor, adeta insanın iç evrenine yaptığı yolculukta çıka çıka yine kendisine çıktığını vurguluyordu. Oyunculuklara ise bayıldım. İddia ediyorum ki, Yersiz Yurtsuz, Ferdi Tayfur'un sanat kariyerinde ona bambaşka bir dünyanın kapılarını açacak. Çaresiz, üzgün, şefkatli, duygusal baba karakteri, Ferdi Tayfur'a adeta ikinci bir deri olmuş. Üzerinde hiç potluk yapmadan, taşıyor. Ve Şerif Sezer... Tiyatronun ardından, televizyon oyunculuğunu öyle güzel hatmetti ki, bu işe yeni başlayanlar için adeta bir başvuru kitabı yerine geçiyor. Kızının, akrabaları tarafından ölüme götürüldüğü sahnede kullandığı mimikler unutulacak gibi değildi. Bana öyle geliyor ki, bu dizi çok kısa bir süre içinde hem izleyicilerin gönlünde hem de reyting listesinde "yerini yurdunu" bulacak. Dizi; aslında töreyi eksen değil, fon almayı hedefliyor. Bu yönüyle ilerleyen bölümlerde benzerlerinden çok daha kalın çizgilerle ayrılacak. İlk bölümde Suna'nın ölüme götürülüp, elleri bağlı suya atıldığı sahne hepimizin yüreğini yakmasına rağmen, bazılarına "abartılı" gelmiş olabilir. Babası ve annesi tarafından gelin gibi süslenen öz kızları, akrabalardan oluşan bir idam mangası tarafından ölüme götürülüyor... Ama ne yazık bu bir "fantezi" değil, bu ülkenin gerçeği... Daha geçen ay, gazetelerin üçüncü sayfalarına yansıyan haberi hatırlasanıza... Hamile kalan gelinlik kızı, çeyiz sandığının içine kilitleyip, pompalı tüfeklerle delik deşik etmemişler miydi? Bunu yazmaya hangi senaristin hayal gücü yeter ki?.. Baktığınızda göremeyebilirsiniz. Ama bu ülkede fantezi ile gerçek; viyadüklerin çukurlarında, Fırat'ın köpüklerinde sarmaş dolaş olmuş, usulca yatıyor...
|