| |
Buz üstüne bir yazı
Bir süredir önümüze gelene "Nasıl bir cumhurbaşkanı istiyorsunuz" diye soruyoruz. Eşimizle, oğullarımızla, akrabalarımızla başladık, dostlarımızla devam ettik, sonra halkayı komşulara genişlettik, daha sonra da katıldığımız toplantılardaki, gittiğimizdeki mekanlardaki muhataplarımıza... Tuttuğumuz notlardan ortak beklentileri seçtik. "İdeal cumhurbaşkanı"nın şöyle bir portresi ortaya çıktı. Meclis'teki oylamalarda zerrece etkisi olmayacağını biliyoruz ama yine de sıralayalım: - 40-60 yaş arasında, deneyimli ama genç kalmış biri olmalı. - Dürüst olmalı, trafikte kural ihlali gibi herkesin başına gelebilecek kazalar dışında sicilinde leke bulunmamalı . - Yurt dışında Türkiye'yi temsil edeceği için mutlaka yabancı dil bilmeli. - Her zaman özgürlüklerden yana tavır koymalı . - Kendisi de halka açık olmalı, Çankaya Köşkü de. - Dinlemesini bilmeli, içten davranmalı, öfkelenmemeli. - Halkın arasına karışabilmeli ama koruma ordusuyla tedirgin etmeden. - Güne iyimser başlamamızı sağlayabilmeli. - Sık sık yurt gezilerine çıkıp halkın dertlerini paylaşmalı, hükümetin görmediği, duymadığı gerçekleri Ankara gündemine taşımalı. - Teknolojiyle barışık olmalı, internette sörf ve chat yapabilmeli. - Çankaya'nın elektrik, su, doğalgaz ve telefon masraflarını devletin karşılaması, ona halkın en az yarısının bu faturaları ödemek için borçlanmak zorunda kaldığını unutturmamalı. - Köşk'e sadece kendisinin seçildiğini, çocukları, torunları ve yakınlarının bu statüden etkilenmemesi gerektiğini kabul etmeli. - Ergeç, en fazla 7 yıl sonra o koltuktan ineceğini hiç aklından çıkarmamalı. - Hedefleri olmalı. Hayalleri de. Vizyonu da. İz bırakmalı. Ardından "Boşluğunu doldurmak kolay olmayacak" dedirtmeli. - Fotoğrafı sadece devlet dairelerinde değil sıradan insanların evlerinde de asılacak kadar kendini sevdirebilmeli.
Bu da bizim özlemimiz Başta belirttiğimiz gibi, siyasilerce hergün tekrarlanan "Gerginlik yaratacak biri olmamalı", "Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerine yürekten bağlı olmalı", "Tek partinin oylarıyla seçilmemeli" gibi okkalı kriterler dışında, kendi çapımızda yaptığımız ankette ortaya çıkan insani beklentiler bunlar. Listeye kendi talebimizi de ekleyeceğiz ama önce bir anekdot: 1933-1945 yılları arasında ABD Başkanı olan Demokrat Partili Franklin Delano Roosevelt, 1944'teki seçim kampanyasında Washington'da Cumhuriyetçi sendikacılara şöyle seslenmişti: "Bana ve aileme saldırmakla yetinmiyor, küçük Fala'ma da çamurlarınızı sıçratıyorsunuz. İftiralarınız bana vız gelir ama Fala duygusal olduğu için çok üzülüyor. Onu üzüntülü gördükçe size karşı öfkem bileniyor." Ertesi gün tüm basının manşetten verdiği o konuşma Roosevelt seçimi kazandırdı. Fala kim mi? Roosevelt'in İskoç Terrier cinsi köpeği. Zaten gelmiş geçmiş tüm ABD başkanlarının ya kedileri oldu, ya köpekleri. Bush çifti 6 yıldır Beyaz Saray'da yataklarını sevimli köpekleri Spot ve Barney ile paylaşıyorlar. Bush'u hatırlatmayalım mı? Peki, Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin ve Kremlin'deki çalışma odasına teklifsizce girip çıkan Labrador cinsi köpeği Koni'ye ne dersiniz? Diyeceğimiz o ki, hayvan dostu bir cumhurbaşkanı görmek istiyoruz. Bu da bizim özlemimiz. Tamam; sevdiği atın ölümüne ağlayan, yoldaki iğde ağacının kesilmesine kahrolan Atatürk kadar doğa ve canlı dostu cumhurbaşkanı beklentimiz yok ama Çankaya'dan ara sıra havlamalar, miyavlamalar yükselse, fena mı olur? Ne yazık ki, tüm dilekler Telli Baba'nın türbesine bağlanan kurdelelerden öte bir anlam taşımayacak.
|