|
|
Yeter, Hülya Avşar'a vurmayın!
Hülya Avşar'ın en şiddetli eleştirildiği köşelerden biri de Yakından Kumanda'dır. Avşar'ı çeşitli dönemlerde, değişik icraatlarından dolayı burada sıkça eleştirdim. Ama son günlerde kadının üzerine fazla gidiliyor. Son olarak tenis turnuvasında ünlü sanatçının selülitli bacakları teşhir edildi. Herkes Avşar'ın arkasından "Hey gidi günler, gitti dağ gibi kadın" filan diye ağıt yaktı. Amaç, Türkiye'nin en güzel kadınını törensiz gömmekti. Gizli ve açık Vandallar, güzel bir tabloya hırsla saldırıyorlardı sanki... Arkadaşlar, Hülya Avşar dediğiniz 43 yaşında bir kadın. Tamam, aynı yaşta güzel kalabilmiş pek çok kadın var. Ama bünye bu, herkesinki aynı değil ki... Avşar, spor yapıyor, uykusuna dikkat ediyor, elinden su şişesini eksik etmiyor, ne zaman görsem, balık yiyor. Yani selülit belasına uğramamak için yapılması gereken her şeyi yapıyor. Demek ki, onun durumu bünye ile alâkalı. Eh, diğerleri gibi orasını gerdirip, burasını düzelttirmediğine göre, bırakın da kadın "doğal yolla" yaşlansın, ne var bunda? İşin ilginç tarafı, Hülya'nın yaşlanmak gibi bir kaygısı, kompleksi de yok. Derdi yüklenen, bizim magazinci dostlarımız. Tamam, Hülya şöhretinin, parasının önemli bir bölümünü magazincilere borçlu. Ama bana kalırsa diyet borcunu çoktan ödedi. Onları hiçbir dönemde "işsiz" bırakmadı. Hatta yuvasını dağıtmak uğruna... Evet, Hülya Avşar'ın da hepimiz kadar hataları oldu. Ama bedelini de ödedi. Yerden yere vuruldu, örselendi, itilip, kakıldı... Bu saatten sonra Hülya'nın selülitlerini konuşmak yersiz. Yaptırdığı okuldan, tenis sporunu yaygınlaştırmak için verdiği mücadeleden, benim diyen gazetecinin bile bu kadar uzun bir süre yaşatamadığı dergisinden, 40 yaşında İngilizce öğrenmesinden, kızına duyduğu sevgi ve şefkatten, kadınların bilinçlendirilmesi için kendi çapında verdiği savaştan, herkesi kıskandıran sinema oyunculuğundan da söz etsek ya biraz...
|