Özel isimleri berbad etmekte üzerimize yoktur
Gazetelerin dış haberler sayfalarında, son günlerde sık sık "Khalid Sheikh Mohammed" diye bir isme rastlanır oldu.. Guantanamo'daki Amerikan üssünde yargılanan Khalid Sheikh Mohammed adındaki bu zât, Amerikalılar'a göre, dünyanın en büyük teroristi imiş. El Kaide'nin akıl hocasıymış, 11 Eylül saldırılarını o planlamış, hattâ İstanbul'daki İngiliz Başkonsolosluğu'nda ve HSBC binasında patlayan bombaları da onun adamları yerleştirmişler. Adamın ismi, bizim telâffuzumuzla "Halid Şeyh Muhammed" ama, gazetelerimizin çoğu Khalid Sheikh Mohammed diye yazıyorlar. Böyle yazmalarının sebebi ise, Türk basınının dış haber kaynaklarını yabancı, özellikle de İngilizce ajansların teşkil etmesi. Sadece dış haber servisleri değil, artık dış muhabirler bile bu ajansların imlâlarını benimsedikleri için aslında bizde de vârolan ve bundan asırlar önce kendi telâffuzumuza uyarladığımız isimler eğilip bükülüyor, garip haller alıyor ve Halid'e Khalid, Şeyh'e Sheikh, Muhammed'e de Muhammed, hattâ Mohammad diyoruz!
Kralın baldırları Ve, bir başka örnek: "Aziza Mostafa Zadeh" meselesi... "Azize Mustafazade" diye yazılması gereken bu Azeri kadın piyanistin adının "Aziza Mostafa Zadeh" haline getirdik, daha doğrusu dışarıdan öyle aldık. Mustafazade ile ilgili haberleri okuyan ama müzikle pek ilgisi olmayanlar arasında, isimde geçen Mostafa'nın aslında bizim "Mustafa" olduğunu farkedip sanatçıyı erkek zannedenler mutlaka çıkmıştır. İslâmâ isimler konusundaki sabıka dosyamız, son derece kabarıktır: Meselâ, Suudi Arabistan'ın adı aslında "Fehed" olan sabık kralını seneler boyunca "Fahd" diye yazdık ve böyle bildik. "Fehed" Arapça'da "panter", "Fahd" ise "baldır" demekti ve "panter kral", bizde "baldır kral" oluverdi. Hatırlarsınız, Suriye'de seneler boyu iktidarda kalan bir Hafız Esad vardı, yani Suriye'nin bugün Beşar Esad diye yazdığımız şimdiki cumhurbaşkanı merhum pederi... Babasının ismini seneler boyunca zaten bozduğumuz yetmezmiş gibi, şimdi de oğlunun adını perişan etmekle meşgulüz. Ailenin soyadı "Esad" değil "arslan" anlamına gelen "Esed" idi, biz o arslanı alıp "Esad" yaparak "mutlu" ettik. Sonra, sıra Hafız'ın çocuğuna geldi ve oğlunun "Beşşar", yani "müjde" olan ismini "Beşar"a çevirdik, bazen de "Beşir" hâline getiriyoruz.
'Hı' harfinin açtığı dert Beyrut'un meşhur "Cümeyyel" ailesini zaten Fransız basını sayesinde "Cemayel" diye bellemiş, Lübnan'da bir ara cumhurbaşkanı olan Emin Cümeyyel'i "Amin Cemayel" diye tanımıştık. Afrika'nın en fakir memleketlerinden olan Çad'ın lideri Hüseyin Habre, bizde Fransa'daki gibi "Hissene Habre" idi; Cezayir'in "Şazeli ben Cedid"i de "Çadli Bencedid". "Rıza", İranlı ise "Reza"; Arap ise "Rıdha" idi, zira Reuter yahut Associated Press ajansı öyle yazıyordu. Pakistan'ın bizim Ali, Veli, Mehmed cinsinden en yaygın adı olan "Han", bizde "Khan" hâline gelmişti. Zaten "han" sözünün ilk harfi olan eski alfabenin "hı"sının nasıl klullanılacağı konusunu da senelerden buyana bir türlü çözememiş, gırtlaktan gelen sert bir "h" karşılığı olan "hı" ile başlayan isimlerde hep tereddüt çekmiştik. Humeyni'yi bir ara "Khomeyni", İran'ın "Hürremşehir"ini de hâlâ "Khorramshahr" diye yazmamızın sebebi de işte bu tereddüttü. Ve, gazetelerimizin dış haberler sayfalarında son günlerde çıkan mücevher gibi isimlerden birkaçı: İran'ın büyük gazetelerinden İtimâdi Milli'yi Etemad Melli yaptık. Müctebâ Edibizade diye bir adamcağızın ismi Muchteba Adibi Zadeh oldu. Meryem Yekpuyferd adındaki bir hatunu da Maryam Yakpouyfard'a çevirdik. Türk basınının dış haber servisleri ile muhabirleri komşu ülkelerin dillerini öğrenmedikleri ve haber kaynağı olarak sadece yabancı ajansları kullandıkları müddetçe, "Selman Rüşdü"yü daha çoook seneler "Salman Rushdi" diye yazarız...
|