|
|
Dertlerden kurtulursun, gezsen Anadolu'yu...
Kaderde Brad Pitt'in yemenili hallerini görmek de varmış... Ama bu yemeni, bildiğiniz başörtüsü değil. Gaziantep ve civarında manda derisinden yapılan ve "evladiyelik" sağlamlıktaki ayakkabılara verilen isim. Savaş Ay da olmasa, Brad Pitt'in ünlü Truva filminde Gaziantep işi yemeni giydiğini ve kendisine özel olarak ayakkabı imal eden Gaziantepli ustaya imzalı fotoğrafını gönderdiğini bilmeyecektik. Savaş Ay, Anadolu'nun tozlu yollarından atv ekranlarına farklı renkler ve lezzetler taşımaya devam ediyor. Üstelik bunu yaparken hepimize insanlığı, dostluğu, vefayı, yardımlaşmayı da hatırlatıyor. Bu hafta, reisi Arabistan'da ekmek parası kazanmaya çalışan özlem yüklü bir ailenin dertlerine derman oldu. Denizlili aile, Savaş Kaptan sayesinde özlemin sığlıklarında karaya oturmaktan kurtuldu. Savaş Ay'ın yolu Gaziantep'e düştüğünde ise müthiş bir sürprizle karşılaştık. Meğer ünlü Truva filminde kullanılmak üzere Amerikalı yapımcılar Gaziantepli bir ustaya yüzlerce yemeni sipariş etmişler. Filmde kullanılan ayakkabıların yanı sıra ustamız, Brad Pitt'e özel bir bot da yapmış. Ünlü aktör de şükranlarını bildirmek için ta Amerikalardan bizim ustaya imzalı fotoğrafını göndermiş. Kim bilir Anadolu'nun tozlu yolları arasında daha kaç sürpriz saklı... Bunlardan birine son Mardin seyahatimde rastladım. Bir Süryani arkadaşım, Mardin'e gideceğimi öğrenince, "Mutlaka Deyr'ul Zafaran kilisesini görmelisin. Benim için de bir mum yakarsan sevinirim" dedi. O yoğun program içinde Show TV ekibini de peşime takıp, dağlar arasındaki muhteşem kiliseye gittim. M.Ö. 500 yılında inşa edilen bir güneş tapınağının üzerine kurulan muazzam yapı, halen rahiplerin yaşadığı bir tanrı evi. Dileyen Süryaniler bağış karşılığında bu muazzam yapının içinde konaklayabiliyorlarmış. İnanışlarına göre, üstü düzey din adamları ölümlerinin ardından, koltuklarında oturur halde kilisenin özel odalarına gömülüyorlarmış. Yapıda bu şekilde gömülmüş 53 cenaze bulunuyormuş. Medeniyetin ilk tohumlarının atıldığı Mezopotamya toprakları üzerinde, inanç turizmi açısından son derece önemli bir kilise... Ve ülkemin topraklarındaki bu zenginlikten benim haberim yok... Nasıl utandım anlatamam. Hele dağ başındaki kilisenin mihmandarı "Yüksel Bey ben sizin yazılarınızı her gün kaçırmadan okuyorum" deyince, utancım iki katına çıktı... Bu değerli yapı, eğer İtalyan'ın, İspanyol'un, Alman'ın topraklarında olsa, çoktan bize ezberletmişlerdi. Dedim ya, kim bilir Anadolu'nun tozlu yollarında daha ne sürprizler bizleri bekliyor...
|