Sürekli orgazm hali gibi yapmak...
Tek derdimiz sürekli tüketmek... Tüketmenin hazzında boğulmak... Bazı ürünler, yaşamımıza kutularıyla, şişeleriyle, reklamlarında kullanılan müzikleriyle, oyuncularıyla, sloganlarıyla yerleşiyor; ailenin, evin, yaşamın vazgeçilmez parçaları, tamamlayıcıları oluyor. Yaşam biçiminin vazgeçilmezleri arasına giriyor tükettiklerimiz. Duygusal olarak yaşadıklarımızı da vazgeçilmezlere döndürüp fazla emek vermeden; sevgiye, aşka çok bağlanmadan, kullanıp atarak sürekli tüketmek istiyoruz.
Tüketmenin hazzında boğulmak... Aşkı, sevgiyi, birliktelikleri de ürüne dönüştürüp, sürekli tüketmenin çılgınlığına takmışız kafayı.
Tüketmek, bitirmek, dibini bulmak, boşaltmak, boşalmak, orgazm... Gerçeği yoksa yalancısı, orgazm olsun, isterse yalancısı olsun. Olmuyorsa, derinliğine, gerçekten yaşanamıyorsa, gibisi var. Gibi yaparız olur biter. Hayallerimiz gerçekleşmiyorsa gibisini yaşarız.
SEVGİ-NEFRET İLİŞKİSİ
Şampuanla, deterjanla, içecekle, bankayla, arabalarla, elbiselerle, koltuklarla, kanepelerle, sevgi ve nefret ilişkimiz var. Her şey karşıtını içinde taşıyor. Nefret öğesi, sevgiyi vazgeçilmez kılıyor. Gel gitler tamamlıyor sevgiyi... Gerilimler yaratıyor sürekliliği, enerjiyi, sinerjiyi... Peki, yaşamımızı kuşatan 'şeylerle' oynadığımız takım oyununun sinerjisi nerede gizli? Büyük bir aşkla bağlanmanın kuralları ne? Bağlandıklarımız, bize kendilerini nasıl sunuyor? Biz kendimizi onlara nasıl sunuyoruz?
Büyük aşk, nasıl devam edecek? Ürünlerle bize sürekli yaşam biçimleri pazarlanıyor. Sevgi de aşk da ürün de bir yaşam biçiminin içine yerleştiriliyor. Koşullar bize reklamlarla sunulan yaşam biçimini hiç andırmasa da o ürünler, özendiğimiz dört bir tarafından düzen ve mutluluk akan 30 saniyelik, 45 saniyelik yaşam parçacıkları olarak yerleşiyor zihnimizin alt katlarına, bodrumlarına... O ürünü alırken farkına varmadan o yaşam parçacıklarının içine yerleşiyormuşuz gibi geliyor bize...
Gibi yapıyoruz. Hoşumuza gidiyor bu oyun. Belki de o ürün vasıtasıyla sana sunulan hayatla senin yaşadığının bir ilgisi yok. Olsun, gerçek hayatının dışında o ürünlerle kurulmuş yedek bir hayatta da var olduğunu, böyle bir hayatı da sürdürdüğünü sanıyorsun.
Gerçek yaşamını zihninde kurduğun yedek yaşamla aldatmaya başlıyorsun.
İKİZ YAŞAM PEŞİNDEYİZ
Heyecan, müthiş bir heyecan... Gerçek yaşamın, asıl sevgilin, reklamlardan yola çıkarak sana önerilen, algılaman istenen yaşam, metresin, sevgilin oluyor. Aşk... Evet, aşk... Aşk oyunları, evet!!! Yaşamı süsleyen, dayanılır kılan aşkın bütün parıltıları, yansımaları, hazzın peşindeki yolculuk daha da derinlik kazanıp içine işliyor. Gerçek yaşamında kendini içinde gördüğün aynanın karşısına, yedek yaşamının aynasını yerleştiriyorsun.
Aynadan aynaya yansıyan görüntülerin ortasında, bir haz labirentinde var olmanın tadını yaşıyorsun. Ruh ikizi arar gibi ikiz yaşam peşindeyiz hep... Gerçek yaşamının yarım olduğunu, yedek yaşamın seni bütünleyeceğini düşünme hali... Sürekli orgazm histerisi içinde birbirimizi, aşkı, yaşamı ıskalıyoruz...
Gibi yapıyoruz... Gibi hayatlar peşinde...
|