| |
"Baraj sendromu"nun ilacı "seçim ittifakı"dır...
Önümüzde sade cumhurbaşkanı seçimi yok. Bu yıl içinde bir de genel seçim yapacağız. Cumhurbaşkanlığı seçiminde siyasi partilerin ve kamuoyu eğilimlerinin fazla ağırlığı olamayacağı şimdiden görülmekte. TBMM'deki sayısal durum dolayısıyla, yeni cumhurbaşkanının seçimi AK Parti'nin bir nevi " İç işi " olarak görülüyor. CHP Genel Başkanı Baykal Başbakan Erdoğan'a " Sen olamazsın " dedikçe, galiba bu iş iyice kilitleniyor. Yeni cumhurbaşkanı seçildikten sonra en geç kasımda yapılacak genel seçimler ise, kesinlikle hiçbir partinin iç işi olmayacak. Bu seçimlerin sonuçları tabii ki partilerin içine de yansıyacak. Belirli isimlerin yönetiminde asla iktidar veya iktidar ortağı olamayacakları anlaşılan partilerin liderlerine, herhalde emeklilik dönemlerinin geldiği hatırlatılacak. Bu açıdan belki de bazı isimler için bu genel seçim, " Lider " konumunda katıldıkları son siyasi etkinlik de olabilir.
BARAJ SENDROMU Genel seçimlere " Baraj Sendromu " ile giren ve yüzde 10 çizgisinin altında ya da eşiğinde bulunduklarını hisseden siyasi partiler ve liderler için, bu sendromu aşmanın en kolay yolu, kendileri gibi olan partilerle ve liderlerle işbirliği yapmak olabilir. Bu noktada, profesyonel siyasetçiler kadar siyasete ilgi duyanların da hatırlamaları gereken çeşitli işbirliği yöntemleri bulunduğunu hatırlatmakta herhalde yarar var. Bu işbirliği yöntemlerinden biri " İttifak " kurmaktır. İttifak, bir ya da birden çok partinin (Veya tarafın) ya ortak bir hedefe ulaşmak (Mesela barajı geçmek) ya da güçlü bir ortak rakibi (Mesela AK Parti) yenmek için güçlerini birleştirmeleridir. İttifak bir pozitif hedefe ulaşmak için de kurulabilir, müttefiklerin kendileri için negatif gördükleri bir olguyu etkisiz kılmaları için de oluşturulabilir. Mevcut yasal mevzuata göre partilerin çoklu bir liste ile ittifak oluşturmaları mümkün olmadığı için, bizde müttefiklerden birinin veya bazılarının fedakarlık edip, bir başka parti listesi içinde yer almaları durumu var. Bu da hem li derlerin egolarını zorladığı hem de parti örgütlerinin moralini bozacağı için, ittifakları oluşturmak zorlaşıyor.
YOL ARKADAŞLIĞI İttifaklar bazen birbirine çok zıt siyasi görüşlerin birlikte aynı hedefe yönelmelerini de içerebilir. Siyasi sözlüklerde bu tür beraberliklere " Yol Arkadaşlığı " da denilir. Gerçi bu kavram ilk kez komünist partilere kayıtlı olmayan ama komünist sempatizanı olan kesimler için kullanılmıştır Batı'da. Hatta son tahlilde komünizmin neyi getireceğini bilmedikleri halde yol arkadaşı olmalarına vurgu yapılarak, bunlara " Yararlı Budala " da (poleznye idioty) denilmiştir Moskova'da. Bizim siyaset yelpazesinde " Ulusalcı " ve " Sosyal Demokrat " olanların, birbirlerine zıt dünya görüşlerine sahip olmalarına rağmen bir ittifak içinde görülmelerine herhalde " Yol Arkadaşlığı " denilmesi doğru olur. Bu ittifak, ortak amaç gerçekleştiğinde birbirleri ile karşıt olacak çekirdekleri içermektedir çünkü. İşbirliğinin veya ittifakın bir başka türü de " Cephe " kurmaktır. Bu " Laik cephe ", " Demokrat Cephe ", " Milliyetçi Cephe ", " Militarist Cephe " veya çeşitli içerikli cephelere dayanabilir. Ancak bu cepheler doğal olarak hedef alınan karşıtları da cepheleştirir. Demokratik uzlaşma ortamının en büyük tehditlerinden biri cepheleşmektir. Bir başka çeşit işbirliğini " Dayanışma " biçiminde de görebiliriz.
KOALİSYON VE ÖTESİ Bu türlerden biri ile seçilme barajını aşarak parlamentoya giren partiler, eğer sayısal tablo izin verirse, bu kez " Koalisyon " arayışlarını başlatırlar. Koalisyon kurmak, ittifak kurmaktan daha kolaydır. Çünkü koalisyonun somut hedefi " İktidar ortaklığı "dır. Tek başına iktidar olmaya yeterli milletvekili bulunmayan siyasi partiler için, bize özgü iktidara ulaşma yöntemlerinden biri de " Milletvekili transferi "dir. Bu yöntemde güvenoyu verecek her transferci milletvekiline bir bakanlık da verilebilir. Rahmetli Ecevit'in kurduğu " Güneş Motelleri Hükümeti " buna örnek gösterilebilir. Görüldüğü gibi siyasetin yöntemleri tükenmez. Bunu bizim siyasi geleneğimizde " Devlet "in yöntemlerinin sonsuzluğunu ifade eden " Osmanlı' da oyun bitmez " özdeyişi ile aynı titreşim katsayısına sokup, bugünkü siyasi yaşamımıza aktarabiliriz.
|