|
|
|
|
|
|
'Mükremin anti kahraman, dizinin asıl kahramanı Lütfiye'
-Televizyon eleştirmenleri gerçekten işlevsel mi toplumu yönlendirmek bazında? - Seyirci kaderini etkilediklerini düşünmüyorum. Ama televizyon, haftada 100-150 milyon dolarlık bir pasta demek. Bu pastayla ilgili de bağlı bulunduğunuz grupların ciddi çıkar sorunları oluyorsa, siz de kanalınızı kayırmak zorunda kalıyorsunuz, dışarıda da "Ben objektifim," diyorsunuz. Yemezler. Üzgünüm...
- Zaman içinde ev içindeki insanlar aynı olduğu halde, kalpleri değişti. Mükremin'in sahiciliği yeniden mi sorgulanacak dersiniz? - Mutlaka yeniden sorgulanacaktır. Beş yıl ara verdik. O beş yılda ne olmuşsa, bizim insanlarımıza da çeşitli ölçeklerde aynı şey oldu. Karakterler statik durumlarında kalamaz tabii. Hayat da böyledir. İnsanlar her gün değişir, çok köklü değişiklikleri çok hızlı da yapabilirler üstelik. Ama beğenilsin diye, eleştiriler yön veriyor diye değil. "Eleştirilerden ders çıkarıyor musunuz?" diye sorun bana. "Hıı tabii," derim. Yok öyle şey. Yazı senin iştahınla ilgili bir şeydir!
-
Bugünün delikanlısına dair, yani değişikliklere dair bir şeyler? - Delikanlı dediğin, eğer hayat zorlayacak da bir şiddet uygulayacaksa bileğinden başka, bileğinin gücünden başka bir şeyin savunusunu yapamaz. Dolayısıyla elinde silah olan biri delikanlı olamaz.
- Mükremin, nereden baksak bir halk kahramanı aslında... - Bir Demet Tiyatro'da kahraman Lütfiye aslında, Mükremin anti kahraman. 40 yaşına gelmiş, hâlâ bir baltaya sap olamamış. Çok seviyorduk, çok da yiğit bir kardeşimiz ama baktığında ne özenilecek birisidir ne de özendirilecek birisi. Ben hiç kimseyi birilerine model olarak yazmıyorum. Sadece bizim toplumsal şifrelerimiz nelerdir sokakta veya evlerin içinde ona bakıyorum. Beşiktaş'ın bir mahallesinde yaşayan orta yaşlı insanların hikâyesi özünde. O halde bambaşka bir Bir Demet Tiyatro'dan bahsediyoruz demektir.
- Bambaşka derken? - Evet bambaşka... Mükremin de kendi hayatından çıkardığı derslerin çelişkisi içinde. Mesela kendisi berbat bir öğrenciydi. Şimdi yeğeni çok kötü bir karneyle gelmiş, ne yapacağını gerçekten bilmiyor. Ve bir yerde diyor ki; "Biz yanlış kafaların esiri olduk junior, isyankâr olduk, sen olmayacaksın. Hakkını kimseye yedirmeyeceksin, ama isyankâr olma." İsyankâr olmanın bir tadı var. Ama o güzel bir şey değil. Tat güzel gelebilir, ama yanlış bir şey yediğimizi unutmamalıyız. Hepimiz yedik. Ben de yedim her anlamda.
- İsyankarlığın yerine ne koyacağız peki? - Şiddetten geçen isyandan bahsediyorum, sizi çevreleyen şeyi değiştirme gayreti ve isteğinizden değil. Öfkeyle isyan etmenin beyhudeliğinden... 'Öfkeyle kalkan zararla oturur'dan başka da bir şey değil anlatmak istediğim.
|
|
|
|
|
|
|
|
|