|
|
Sizin de içiniz kararmadı mı?
Bir türlü karar veremiyorum: Televizyonda gördüğümüz şiddet, kavga ve gerilim, içinde yaşadığımız atmosferin ekrana yansıması mı, yoksa bu tür yapımlar ekrana geldikçe daha bir kavgacı ve "töre sever, teröre bayılır" insanlar haline mi dönüşüyoruz? Gündüz kuşağı programlarında kavga-dövüş neredeyse, izleyici de orada. Bir dizinin içinde kurşunlar vızıldamaya, kanlar akmaya başladı mı reytingleri tavana vuruyor. Sanat ya da spor adına yapıldığı söylenen yarışmalara bakıyorum; kavga, gürültü, gözyaşı gırla... Bazı ana haber bültenleri sanki emniyet müdürlüklerinin basın odasında hazırlanıyor. Kaza, dehşet, cinayet... Gizli kamera kullanılan haber programlarında ya çocuklar, ya akıl hastaları ya yaşlılar taciz ediliyor. Sanırım bu bir kısır döngü... "Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar" gibi... Ekran mı şiddeti körüklüyor, yoksa toplumda yükselen şiddet mi ekrana yansıyor? Haydi gelin çıkın işin içinden... Şimdi diyeceksiniz ki, "İnsanlar ne sunulursa, onu izliyorlar!.." Hayır efendim, hiç de öyle olmuyor. Şimdi sizlere "yeterince izlenmedikleri için" yayından kalkan bazı dizilerin isimlerini söyleyeceğim: Pembe Patikler, Bir Dilim Aşk, Belalı Baldız, Patron Kim, Yedi Numara, Ah Bir Polis Olsam, Erkekler Ağlamaz... Teknik ve içerik açısından hiç de kötü diziler değildi. Bunların içinden yalnızca mizah ve aşk geçiyordu. Ama bu iki özellik "izlenmeleri için" yeterli olmadı. Peki onların yerlerine ne geldi? Töreli, terörlü diziler... Sizi bilmem ama günün 15 saatini ekrana bakarak geçiren biri olarak benim fena halde içim karardı. Nazım Hikmet, "Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa" demiş şiirinde. Ama ben ekran karşısında aylardır kömür gibi yanıyorum, "Oof off" diyenim yok!.. Aydınlanan herhangi bir şey de...
|