Başkan'ın yanlışları
Futbol bir seyir oyunudur. Sahada 22 futbolcu mücadele eder, tribünlerde onbinler, ekran başında milyonlar onları izler. Burada asıl hedef elbette şampiyon olmaktır. Çünkü her şampiyonluk ve başarı, seyirci sayısını artırıp kulübün gücünü büyütür, kulüp ürünlerinin daha fazla satılmasını sağlar, daha fazla yayın geliri ve bilet satışı anlamına gelir. Ama tek başına şampiyonluk yeterli midir? Bence hayır. Aynı zamanda keyif koşulu vardır. Eğer her hafta tribüne koşup ikiüç saatinizi bu oyuna ayırıyorsanız, takımınız zaman zaman kaybetse bile ortaya koyduğu mücadeleden, size izlettiği oyundan keyif almanız gerekir. Keyifli seyir yoksa, tribünler boşalır. Bu futbolun varlık kuralıdır. Şimdi F.Bahçe'ye bakalım. Aziz Yıldırım, başkan olduğundan bu yana takımın kaç yıl keyifli futbol ortaya koyduğunu iddia edebilir? Sezon olarak değil de, tek tek maçlar sayabiliriz en fazla. İşin daha kötüsü, bu yıla geldiğimizde bu takımın futbol adına zayıf bir performans gösterebileceği uyarısı yapıldı. Şampiyonlar Ligi'nden elenince de yapıldı, kazandığı haftalarda da. Çünkü dışarıdan çıplak bir göz de takımın iyi yönetilemediğini, futbolcuların mücadele ruhundan yoksun olduğunu görebiliyordu. Bunu bir tek Aziz Yıldırım görmedi, göremedi. Belki bunda uçakların metal yorgunluğu gibi yönetim yorgunluğunun payı vardır, belki de Yıldırım'ın geçmişinde çok büyük şirketlerde (çalışan sayısı açısından) işverenlik yapmamış olmasından. Bilemiyorum. Ama ortada bir gerçek var. Aziz Yıldırım, istifasının ardından yönetime geri gelince, önce beklentileri çok yüksek tutmuş, sonra da alelacele tecrübesiz Zico ile anlaşmıştır. Ardından Edu, Lugano, Deivid, Kezman gibi takıma ne verebileceği çok sorgulanmayan isimler için servet harcanmış, Beşiktaş'a misilleme amacıyla Tümer yıllık 1.5 milyon euro gibi astronomik bir ücretle transfer edilmiştir. Bu dengesiz ücret politikasının takım içinde huzursuzluk yaratması kaçınılmazdı. Bence yarattı da. Bugün F.Bahçe'nin takım olamayışında Zico'nun kötü bir teknik direktör olması kadar bu tablonun da rolü vardır. Bu sonucun ortaya çıkmasında, gerek seçimleri, gerek uygulamaları, gerekse yanlışları göremeyişi ile başkanın ağır sorumluluğu vardır. Başkan şimdi de gerçeği görüp önlem alamıyor. Çünkü kriz anında karar verebilme yeteneği sınırlı. O yüzden de takım sefilleri oynamayı sürdürüyor ve bu gidişle daha uzun zaman sürdürecek.
|