| |
|
|
Nikotin ihtiyacı nereye kayboldu?
Sıkça kullandığımız bir klişe vardır: "Bir şeyin değerini, onu yitirdiğinde anlamak..." Kadın adama bağırır: "Şuracıkta ölürüm de, anlarsın o vakit değerimi." Parasını, fiyatını ödüyor olmak da bir şeyin değerini kavramamıza yetmez. Elektrik kesildiğinde nasıl da aciz kalıyoruz çağdaş dünyada: Lambalar, TV, kalorifer, termosifon, buzdolabı, bilgisayar... Meğer ne çok şey elektriğe bağlıymış? Peki gelin olaya bir de tersten bakalım: "Bir şeyin sandığımız kadar önemli olmadığını onu yitirince anlamak..." Siyasette çok karşımıza çıkar böyle durumlar: Hatırlayın, 2000 yılında Başbakan Ecevit, ' istikrar için' Demirel'in cumhurbaşkanlığını uzatmaya kalkışmıştı. Neymiş, 'Demirel giderse, istikrar bozulurmuş'. Meclis o teklife onay vermedi. Demirel, Köşk'ten indi, istikrar filan da bozulmadı. Bu durumun veciz ifadesi şöyledir: "Mezarlıklar, vazgeçilmez insanlarla doludur." Elektrikten, yani gündelik hayattan çıktık, politikaya kadar uzandık, artık geri dönelim: Cumadan beri adeta paçavraya dönmüş durumdayım: Yüksek ateş, terleme, kuru öksürük, kasların dayak yemişçesine ağrıması, halsizlik. O günden beri tek sigara dahi içmedim. Canım hiç çekmedi. Tuhaf bir durumdu: Her gün o kadar sigara içtikten sonra, birdenbire bu isteksizlik nasıl olabiliyor? Tamam grip olduğu için insanın canı çekmez, duman kötü gelir filan, onu anlıyorum da... "Tiryakinin nikotin ihtiyacı" nereye kayboldu? Hadi bir gün, iki gün... Ama beş gün bir tiryaki nikotinsiz kalabilir mi? Kaldığına göre, demek ki sigaranın önemi sandığımdan azmış.
|