| |
Sadakat yerine parti disiplini hediye edebilirlerdi...
Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'a 54'üncü yaş günü dolayısıyla partisinin grubunca verilen hediyeye, Ahmet Hakan da takılmış. Dünkü Hürriyet'teki yazısında özetle şöyle diyordu: -Partinin önde gelen isimlerinden biri, çocuksu bir neşe içinde kürsüye çıkıp, "Sayın Başbakanımız! Bugün sizin doğum gününüz... Ve bizler size bir armağan hazırladık Sayın Başbakanımız! Milletvekili arkadaşlarımızla birlikte size hazırladığımız armağanı veriyorum: Sadakat! Sadakat! Sadakat!" dedi. Ah ki ah! Gördünüz mü başımıza geleni? "Orduya sadakat şerefimizdir" ya da "Erbakan'a sadakat şerefimizdir" gibi vecizelerin ardından şimdi de koskoca milletvekillerimiz, "Varlığımız Tayyip Erdoğan'ın varlığına armağan olsun" andı içiyorlar... "Sadakat" sözcüğü, "Sayın liderim! Ben senin kulun kölen olurum" demenin getireceği her türden basitliği ve aşağılanmayı perdeler... "Sadakat" kelimesine endekslenip, "Kula kul olmanın" yan sonuçlarını sıralamak, tabii ki yanlış değil.
PARTİ DİSİPLİNİ Ama mesela CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın 75'inci yaş günü olsaydı ve CHP Grubu'ndan biri çocuksu olmayan bir olgun neşe içinde kürsüye gelip, şu konuşmayı yapsaydı, durum değişir miydi? -Sayın Genel Başkanımız! Bugün doğum gününüz... Ve bizler size bir armağan hazırladık Sayın Genel Başkanımız! Milletvekilleri arkadaşlarımızla birlikte size hazırladığımız armağanı veriyorum: Parti disiplini, parti disiplini, parti disiplini... Böyle bir şey olsaydı, mesela Ahmet Hakan bunun üzerinde ne tür yorumlar yapabilirdi dersiniz? -Farklı ses çıkartan herkesin partiden ihraç edilebilmesinin şifresidir parti disiplini. Kurultay'da kendisine rakip olan Mustafa Sarıgül'ün bile, CHP'nin simge isimlerini oluşturan Ertuğrul Günay gibi, Ahmet Güryüz Ketenci gibi partililerin bile artık CHP'li olmamalarının sebebidir parti disiplini. Girdiği hiçbir seçimde partisine zafer kazandıramamasına rağmen, Baykal'ın hala CHP'nin Genel Başkanı kalabilmesi mümkünse, bunun nedeni parti disiplinidir. Demek istediğimiz şu.
AKRABA KAVRAMLAR Birbirleriyle uzaktan yakından hiç akraba olmayan "Sadakat" ve "Parti disiplini" benzeri kavramlar, bazı coğrafyalarda aynı anlama gelebilir. Bunun gibi "Fikri hür, vicdanı hür" bir kişinin sloganlara takılıp resmi ideolojinin söylemlerini papağan gibi tekrarlaması ve buna aykırı düşünce açıklayanları "Vatan haini" veya "Rejim düşmanı" diye suçlaması mümkün olabilir mi? Veya ilke olarak "Halkçılık"ı benimsemiş bir siyasi hareketin, "Bu halka güvenilmez. Bu halk kime oy vereceğini bilmiyor" diye konuşması mümkün müdür? Açıkçası bütün bunlar mümkündür bu coğrafyada. "Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak" hedefini gösterip, 1930'ları siyasal devr-i saadet olarak sunmak ve "10'uncu Yıl Marşı" ile 21'inci yüzyılı karşılamak da mümkündür buralarda. Açıkçası "Sadakat" kelimesinin içeriğini daha derinine irdelediğiniz zaman, buna zıt görünen nice kavramın da, sadakatin öğeleri arasında bulunduğunu görürsünüz.
BİLİNÇ VE PİRİNÇ Laiklik (ve sekülarizm) icat edildiği ülkelerde farklı inançların sahiplerinin birlikte yaşayabilmelerini mümkün kılan bir hoşgörü aracı olarak algılanır. Bu coğrafyada ise laiklik, rejimi kurtarmak için askeri müdahale yapılmasını haklı görenlerin gerekçeleri arasındadır. "Devrimcilik" evrensel anlamıyla ilericiliktir, değişimden yana olmaktır, yeniyi aramak, statükoyu kırmaktır. Burada ise, eskiye sarılmak, statükocu olmak, değişimi reddedip içe kapanmaktır devrimcilik. Özetle, kelimelere bir bakışta takılıp, onlar üzerinden acele yargılara varmak Ahmet Hakan'ın zekasına uymuyor. Hikmet Kıvılcımlı'nın dediği gibi, "Toplumu bilinçlendirmek, dolmayı pirinçlendirmeye benzemez" açıkçası.
|