Kendine meydan okuyanlar
Ben onu tanıdığımda zaten 40 yıllık gazeteciydi. Bir öğleden sonra buluşmuştuk. Yeni çıkacak kitabını anlatmıştı. "Türk Basınında Kayan Yıldız/Haldun Simavi'nin Günaydın'ı" nı, gazeteciliği anlatmıştı. Çalışmadığı patron yoktu. Fikirler verdi, tavsiyelerde bulundu. Hatta medya dedikodusu bile yapmıştık. Yorgundu, saçları dökülmüştü. Tedavi görüyordu. Yine de gözleri pırıl pırıldı. Cümleleri heyecanla kuruyordu. Sıkça yönelttiğim, röportaja ara verme talebimi reddetmiş, "Bunlar tedavinin yan etkileri sen bakma, keyfim yerinde" diye cevap vermişti. Keyfi gerçekten de yerindeydi. Gazeteci Akgün Tekin'le söyleşiden sonra birkaç kez daha konuştuk. Bu dünyadan uzaklara gittiğini öğrendiğimde gülümseyen yüzü geldi aklıma. Ne demişti? "Ben yazar değil daha çok gezerim!" Yaşam Zaten Bir Trophy isimli kitabının girişine şöyle yazmıştı: "Kitabıma son noktayı koyduktan sonra oturdum ve 'Ben bu kitabı niye yazdım' diye düşündüm. Öyle ya ne siyasilerin içyüzü, ne ülkeyi soyanların öyküsü, ne televolelere konu olmak için can atan kişilerin yaşamı ne de içleri gıcıklayan ilişkiler, kalleşlikler, skandallar vardı içinde. İnsanlar bir damla mutluluk için, kurdukları yalancı dünyada yaşamaya çalışırken bu kitap onları ilgilendirir miydi? Ben aslında kendime meydan okudum. Kendimi kendime kanıtlamak, sabrımı denemek, hücrelerime, dokularıma, organlarıma, bedenime hükmetmek için yazdım herhalde!" Akgün Tekin meydan okuyan bir gazeteciydi. Hayata da meydan okudu. Savaştı. Bugün yazdığı satırları tekrar okurken, yarattığımız yalan dünyayı düşündüm. Sahi hepimizin aradığı küçücük bir mutluluk hissi mi sadece? Hepimiz onun için mi savaşıyoruz? Gazeteci Mehmet Barlas, Başbakan'ın yanağını okşasa ne olur? Hep bardağın boş ya da dolu tarafını görmeyi becermek değil mi mesele. Birinin yanağını okşamak... Nedir sizce? Sevgi, şefkat? Aklıma başka bir şey gelmiyor. Yanağı okşanan Başbakan olunca mı kızdınız... Sahi siz, ne zaman birinin yanağını okşadınız. Nasıl? Yapamaz mısınız? İnandırıcı mı olmaz yoksa. Karşı tarafı içten olduğunuza ikna edemezsiniz değil mi? Eğreti durur, aynı tadı vermez. Karşı tarafın kendini geri çekme ihtimali kuvvetli. Okşayandan okşayana fark vardır tabii. Kendine meydan okuyabilmek her babayiğidin harcı mı... Bir damla mutluluk için kurulan yalancı dünya sakinleri! İşin içine biraz sevgi kattığınız gün her şey daha güzel olacak.
|