Ya yiğit tökezlerse ne olacak?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, YASED'in düzenlediği "Fırsatlar Ülkesi Türkiye" konulu konferansta cari açık konusunda şunları söyledi: "Biz cari açıktaki sıkıntının teorik olarak bilincindeyiz. Pratikte de cari açık ne zaman götürür, ne zaman size herhangi bir şey yapamaz, onun da bilincinde ve farkındayız. Cari açık her zaman bir yokluk değil. Eğer siz yere sağlam basıyorsanız, cari açık bazen teşvik edicidir. Ama yere sağlam basıyorsanız. Şu anda Türkiye işte bunu yakalamış durumda. Bizde güzel bir söz var: (Borç yiğidin kamçısıdır), derler. Ama yiğitsen kamçıdır. Eğer yiğit değilsen felâkettir. Biz borçlanabiliyorsak, milli gelir itibariyle 181 milyar dolardan 400 milyar dolara dayanmış olan bir imkanın, gücün var da, bunun için rahat borçlanıyorsun." Cari açık son yıllarda en çok bozulan gösterge olarak Türkiye'nin en önemli ve en çok tartışılan ekonomik sorunu haline geldi. Soruna çözüm bulması gereken veya bu sonuçtan birinci derecede sorumlu olan kişi de ülkenin başbakanı. İlk kez cari açık konusunda görüşlerini bu netlikte ortaya koyuyor. Geçmişte " Borç yiğidin kamçısıdır" sözünden şimdi "Açık yiğidin kamçısıdır" sözüne geldik.
- Hızlı koşmak için mi? - Başbakan'ın konuşmasından benim çıkarımlarım şöyle: - Cari açığın yol açabileceği tehlikelerin Başbakan da bilincinde. Ama bu açık bazen risk veya tehlike doğurabildiği gibi, bazen de teşvik edici olabilir. Bu da yapılan işlere bağlı. Başbakan Türkiye'de iyi şeyler yapıldığını, dolayısıyla açığın teşvik edici ve kamçılayıcı bir etkisi olduğunu söylüyor. Yani bir anlamda hızlı koşturulmak istendiği için, ekonominin kamçılattırıldığı sonucu çıkıyor ortaya. n Başbakan cari açık için "Yiğitsen kamçıdır, yiğit değilsen felâkettir" diyerek bunu bir sorun olarak görmüyor. Cari açığı yiğitlik olarak kabul ediliyor. Burada da bu soruna yönelik bir önlem alma niyetinin olmadığı söylenebilir. Türkiye'nin tasarrufları yetersiz, yatırımlar için dış kaynakları kullanmak durumunda. Bir yerde makul ve sürdürülebilir bir oranda cari açığı herkes kabul ediyor. Ama anlaşılan bu oran Başbakan'a yetmiyor. Daha yüksek büyüme için daha yüksek cari açığı göze alabiliyor. - Bitişikte yer alan tablodaki rakamlarda aslında siyasi açıdan Başbakan'ı doğrular nitelikte. Tabloya baktığımızda cari açıkta düzelme ancak ekonominin daraldığı, sabit fiyatlarla kişi başına gelirin düştüğü, yani halkın yoksullaştığı yıllarda olmuş. 1988, 1989, 1991, 1994, 2001 cari dengenin fazla verdiği yıllar. Aynı yıllarda ekonomi küçülmüş, iki büyük kriz yaşamışız, kişi başına gelir azalmış. - Cari açık büyümesin ve bunun sonunda duvara toslamayalım diye önceden önlem alınan bir dönem olarak 19881989 yılları sayılabilir. Ancak bu dönemin ortasında gerçekleştirilen yerel seçimler iktidar partisinin ağır yenilgisiyle sonuçlanınca, popülist uygulamalara keskin bir dönüş yapıldı. 1990'daki yüksek büyüme bunun sonucu, bağlı olarak 1991'deki daralma da. - Cari açıkların birikerek ne zaman bir patlamaya dönüştüğü veya krize yol açtığı, kuru zıplattığı konusunda geçmiş yıllarda bir netlik yok. Bu süreler bir yıldan yedi yıla kadar değişebiliyor. 1981 yılında başlayan büyüme 1987'de son buldu ve yedi yıl devam etti. Ancak 1990 büyümesi bir yıl sürdü. 1992 ve 1993 büyümeleri 1994'de kesildi. Bu krizin ardından başlayan büyüme dört yıl devam etti. 2001 krizi sonrası başlayan yüksek büyüme de beş yılını tamamladı, altıncı yılına girdi. - Cari açığın üç önemli nedeni var. Büyüme, kurun düzeyi ve enerji fiyatlarının yüksekliği. Büyümeyi düşürmeyi siyasiler tercih etmediğine, enerji fiyatları da dünyada belirlendiğine göre, geriye döviz kuru kalıyor. Kurun düzeyini artırmak yani YTL'nin değer kaybına yol açmak ki, bunun mekanizması şu anda yok, aynı zamanda ekonomik daralmayı beraberinde getirir. Seçim yılında tercih edilmeyecek bir gelişme. Yani Başbakan'ın sözlerinden, cari açığı kontrol altına almak için kurun düzeyine yönelik veya büyümeyi düşürecek bir önlemin beklenmemesi gerektiği çıkıyor. En azından seçime kadar. - Seçim sonrasında ise yeni hükümet yeni ekonomik program yapar mı, yaparsa kurun düzeyine ilişkin bir ayarlamaya gider mi, bu konuda yumuşak inişi hedefler mi, yoksa bunun zamanlamasını piyasaya mı bırakır, bilemeyiz. Ama inşallah Başbakan'ın söylemi doğru çıkar. Yiğit yorulana veya ömrü yetene kadar koşmaya devam eder ve tökezlemez. Çünkü tökezlerse Başbakan'ın deyimiyle felâket olur.
- Sonuç - "Herkes ölmek için yaşar, düşmek için yükselir" Marlowe
|