Final sendromu
İki rakibinin de üst üste puan kayıplarından sonra, Antalya karşılaşmasının değeri Fenerbahçe için üç puan olmaktan çıktı. Aslında ligin final maçını oynayacaklardı ve ne yazık ki ne saha içindekiler, ne de kenarındakiler, ne de tribündekiler bunun farkına varabildi. Bu sezonun travmasını yaratan bir 14 Mayıs darbesi yeniden gerçekleşiyordu sanki. Denizli'de şampiyon olmak için bir golün yeterli olduğu 90 dakikada afyon yutmuş gibi oynayanlar ve topun kale çizgisini kendi kendine geçeceğini sananlar yine sahadaydı. Bu maçı kazansalar dokuz ve on bir puanlık farklarla rakibin moral gücünü bitirip, kendilerine büyük avantaj sağlayacaklardı. Bir hafta sonra birbiriyle oynayacak iki rakibinden birini yarış dışı bırakıp, sezon sonuna kadar sonsuz gibi gelecek kredileriyle rahatlayacaklardı. İşte kriz yönetimi bu noktada devreye girmeli, Alkmaar maçından alınan ders ile bu önemli maçı Zico'nun ellerinden kurtarmalıydı. Gelinen noktada, 100. yılın heyecanı içinde Fenerbahçe'nin kaderi artık Zico'ya emanet edilemeyecek kadar değerli.
TEBRİKLER ANTALYASPOR İyi bir hocası olan her takım Fenerbahçe'ye oyun kuruyor ve bunun semeresini alıyor. Eleştiriler karşısında "Lideriz, kupada yolumuza devam ediyoruz. Daha ne istiyorsunuz?" yorumunu yapanların mantık duvarlarını merak ediyorum. Hangi kulvarı kendilerine eş değer biçiyorlar. En pahalı transferi 200 bin dolar olanları mı, neredeyse genç takımla sahaya çıkanları mı? Vedat Yüksel'in özellikle sarı kartlarda çifte standartlı yönetimine rağmen, ağzını açıp hakemden şikayet edecek kimse çıkamayacak. Çünkü Antalya'nın F.Bahçe'yi liğme liğme ettiğini görenlerin, adalete inanıyorlarsa susmaları da gerekir. Sen "Sakat olmadığı sürece oynar" yorumuyla rekabeti bitir, Tuncay'ın karakteriyle bugüne gel ve takım olma adına kılını kıpırdatma. Yine de Edu'nun ve maça sonuna kadar asılan Kezman'ın hakkını yemek olmaz. Antalya'nın riske girmekten kaçınmayan, kendine güvenen ve meydan okuyan futbolunu da, futbolcularını da tebrik etmek gerekir.
|