| |
|
|
Tecelli'den Abuzittin'e mektuplar
Abuzittincim, Görüyorsun kardeşim, artık kendi kendine çöküyorlar. Yani sallanmaya gerek yok. Gecenin bi vakti, gümbürrr çöküveriyorlar. Allah muhafaza bi de zelzele olsa, demek ki İstanbul tümden yok! Ama şunu da itiraf etmeliyim ki ben de çok karamsar bi adamım Abuzittincim. Tamam, İstanbul çökecek de, bu memlekette hiç mi iyi şeyler yapılmıyor be adam!? Yapılıyor elbette ve onları da yazmalıyım. Mesela bu Zeytinburnu'nda çöken bina. Sabah gazetesinde yayınlanan fotoğraflara bakıyorum. İlk göze çarpan, üzerine atom bombası düşmüş gibi bi yer. Biraz daha dikkatli bakınca yıkıntılar üzerinde dolaşan turuncu renkli giysili kurtarma ekiplerini görüyorsun. Eskiden böyle ekip mekip yoktu, kazmayı küreği kapan enkaz altından adam kurtarmaya koşardı. Çok ilkel bi durum yani. Şimdi öyle değil. Turuncu renkli kurtarıcılar var, lacivert renkli kurtarıcılar var, beyaz renkliler var. Ambulans gelmiş, kepçe gelmiş, polisler hazır.. Bi intizam bi nizam hemen dikkati çekiyor. Hepsinden önemlisi kurtarma ekiplerinin başlarında da koruma kaskları var. Bu kasklar bence medeniyetin bi işareti. TV'lerde hep izliyoruz. Amerika'da kasırga olmuş diyelim, kurtarma ekiplerinin hepsi kasklı. Aynen bizdeki gibi. Neredeyse arama köpeklerinin başına bile kask takacaklar. Alt kattaki kahveci İlhan Karadeniz olmasa 2 değil 32 kişi ölürmüş Abuzittincim. İlhan kardeşimiz, duvardan acayip sesler duyunca, fırlayıp zilleri tek tek çalmış, çalarken de "Kaçın bina çöküyor!" diye bağırmış. Buradan alınması gereken dersler var. Demek ki kapı zillerimiz her zaman sağlam olmalı. Bastın mı çalmalı. Ve de her binada geceleri "Acil çöküş" nöbetçisi bulundurulmalı. Benim naçizane bi önerim daha olacak. Bu İstanbul'daki binaların üzerine, dolmuşlarda kamyonlarda olduğu gibi "Allah korusun" diye yağlı boyayla yazılamaz mı? Bu insanlara psikolojik bi destek de verebilir ve bazılarımız deprem fobimizi böylece yenebiliriz. Son bi cümle daha yazayım Abuzittincim.. Önceleri o binanın altında fırın varmış. Ve fırının ateşi kolon demirlerini eritmiş. Sonra, fırıncı çıkmış, kahveci gelmiş orası kahvehane olmuş. Düşünebiliyor musun önce fırının ateşi ardında da pöfür pöfür sigara dumanı. Buna kolon mu dayanır bilader. Çöker tabii. Cehaletin bu kadarına da pes valla. Münasip yerlerinden öperim kardeşim. Güneş .
|