|
|
Avrupa Birliği İspanya, Türkiye
Madrid.
1960'larda modernleşme atılımına birlikte başladığımız ülkelerden biriydi İspanya. Şimdi Madrid'de bir lokantada oturmuş, dünyanın dört bir yanından gelmiş turistlerle birlikte olduğum ülke ise her açıdan bizden fersah fersah ötede. Demokrasinin gelişimi ve AB'ye tam üyelik İspanya'nın kaderini tamamen değiştirmiş. Franko'nun ölümünden sonra gerçekleştirilen hukuk reformları, ülkenin bölünme korkusunu üzerinden atarak yerel halklara kendi kendilerini yönetme hakkı vermiş. Bugün bir Katalan, bir Basklı kimliğini savunarak varolma hakkına sahip. Katalanca'yı bilmiyorsanız, Katalonya'da kamu kurumlarında çalışma şansı bulamıyorsunuz. İspanya üniter bir devlet. Ancak tarihten gelen kimlikleri tanımış ve özerklik vermiş. Bugün İspanya'da bizleri korkuya boğacak özerk bölgeler var. Çünkü İspanya AB içinde yoluna güvenle devam ediyor. İspanya, 1986'da AB'ye tam üye oluncaya kadar Avrupa'nın en yoksul akrabası kabul ediliyordu. AB'ye tam üyelik ülke ekonomisinde doping etkisi yaptı. İspanya 1990'lı yıllar boyunca yılda yüzde 4 büyüdü. 2000'li yıllarda bu yüzde 2.5'lere geriledi ama bu bile AB ortalamasının çok üzerinde. AB üyeliği öncesi ticaret dengesi bozuktu ve ihracat kapasitesi düşüktü. AB'ye üyelik bütün resmi altüst etti. Yılda 50 milyonu aşan turist sayısıyla İspanya düzenli bir gelişme sağladı. Elbette madalyonun öteki yüzü de var. Eğitimde hâlâ ciddi sorunları bulunuyor. Kişi başına düşen milli gelirde AB ortalamasının gerisinde. İşsizlik oranı da yüksek. Tam üyelikten kazananlar kadar kaybeden toplum kesimleri de olmuş. Ancak yine de gelişim AB'ye üyelik sayesinde sağlanmış. "AB üyeliği olmasaydı İspanya'nın durumu ne olurdu" diye sormak bile gereksiz bence. Kanlı bir iç savaştan geçmiş, diktatörlük altında yaşamış, en parlak beyinleri, yaratıcı insanları yurtdışında yaşamak zorunda kalmış (kulağınıza tanıdık geliyor mu?) bir ülke şimdi bir çekim merkezi. Elbette özerklikten, demokratik gelişimlerden, özerk bölgelerin her geçen gün artan haklarından rahatsız olanlar var. Her zaman da olacak. Ama daha fazla hak, kimlik talebinde bulunduğu için kimse vatan hainliğiyle, bölücülükle suçlanmıyor. Bugün 5-6 bin dolar kişi başı milli geliri yakalamakla övünüyoruz. Ancak Yunanistan'a, İspanya'ya bakınca nasıl içler acısı bir halde oluğumuzu görüyoruz. AB hedefinden biraz uzaklaşmanın, araya mesafe koymanın ülkenin demokratik gelişimini nasıl sıkıntıya soktuğuna hep birlikte tanık oluyoruz. AB, Türkiye için hala demokratik gelişimin, sağlıklı ekonomik gelişimin motoru. Bu hedefi kaybedersek başımıza neler geleceğini son dönem gösterdi. Onun için zorluklarına, sıkıntılarına rağmen bu yolu terk etmemek gerekir.
|