| |
|
|
'Vahiy yanlış çıkınca'
Önce olayı okuyalım, sonra üstünde konuşuruz: 21 Aralık 1954'te, kendine Marion Keech (asıl adı Dorothy Martin ) diyen bir ev kadını, Illinois eyaletinin Lake City kasabasında, müritlerini toplayarak gece yarısını beklemeye başladı. Biraz sonra dünyaya inecek olan uçan daireler, yaşamın bitmesine neden olacak muazzam bir sel felaketinden hem Keech'i, hem de müritlerini kurtaracaktı. Keech dünyanın sona ermesine neden olacak sel felaketi haberini Clarion gezegeninde yaşayan Sananda adlı bir varlıktan almış ve küçük bir grup müridine de aktarmıştı. Bu arada Minnesota Üniversitesi'nden araştırmacı Leon Festinger de grubun içindeydi ve olup biteni bir sosyal psikolog olarak yakından izliyordu. 22 Aralık günü şafak sökerken, etrafta uçan dairelerden eser yoktu. Şimdi ne olacaktı? İşte tam o sırada Sananda, Keech'e grubun ileri bir aydınlanma düzeyine erişerek bütün dünyayı kurtardığı haberini verdi. Herkes mutluluktan adeta sarhoş olmuştu. Öyle ki bir basın toplantısı dahi düzenlediler. Festinger iki akademisyen arkadaşıyla ( Henry Riecken ve Stanley Schachter ) birlikte bu 'kültü' anlattığı ' Vahiy Yanlış Çıkınca' (' When Prophecy Fails', 1956 ) adlı kitabında şöyle diyor: "İnanç sahibini değiştirmek çok zordur. Ona aynı fikirde olmadığınızı söyleyin, sizden yüz çevirecektir... Verileri, rakamları gösterin, kuşkuyla bunların kaynağını soracaktır. Mantığa başvurun, ne dediğinizi anlamayacaktır." ( Not: Bu olayı İngiliz The Guardian gazetesinden Gary Younge hatırlatıyor. Yazının çevirisi, 21 Şubat'ta Referans'ta çıktı. Ben eksik bazı yönlerini tamamlamaya çalıştım.) Leon Festinger'in dediği çok doğru: İnsanlar bir şeye inanıyor ve bu inancın sarsılmasını asla istemiyor. Kâh çeşitli akılmantık oyunlarına başvurarak, kâh görünmeyen güçlerden söz ederek, bazen hayali komplolara tutunarak, o inancı korumaya ve beslemeye çalışıyorlar. Hele inançla aralarında bir de insan ( şeyh, sahte peygamber, karizmatik bir abiabla, lider, vb.) varsa... Ve o insan, arada sırada kuşkuya düşen müridin ya da fanatiğin kendini toparlamasını, inancını tazelemesini sağlıyor, onu teskin ediyorsa iş iyice çığırından çıkabiliyor. Neden böyle yapıyorlar? Acaba aldandıklarını kabullenmek zorlarına mı gidiyor? Yoksa söz konusu inanç, zihinsel dünyalarında yapıştırıcı rolü oynuyor da, onu terk ettikleri anda kaosa sürüklenmekten mi korkuyorlar? " Soralım " diyeceğim ama kendileri de bilmez ki! Meraklısına not: Olayın üstünden uzun yıllar geçtikten sonra dahi Marion Keech ve bir sürü müridi inançlarının doğru olduğunu düşünüyordu.
|