| |
|
|
Atilla Koç meseleyi halletmeli
Tarih Vakfı Başkanı Halim Bulutoğlu'na geçen gün sordum: "Siz tam olarak neyi istiyorsunuz? ' Aman tarihi Darphane-i Amire binaları elimizden gitmesin' mi diyorsunuz?.. Yoksa ' Önemli olan İstanbul Müzesi 'nin kurulmasıdır' mı diyorsunuz? Hangisi?" Bulutoğlu net bir yanıt verdi: " Bizim için önemli olan İstanbul Müzesi'ni kurmak... " Ben o soruyu niye sordum, Bulutoğlu o cevabı niye verdi? Bunu anlatabilmek için yaklaşık 11 yıl geriye gitmek ve gayet karmaşık hukuki süreçlerden söz etmek gerekiyor. Dilimin döndüğünce anlatmaya çalışayım: Hatırlarsınız: 1996'da İstanbul'da Habitat Zirvesi yapılmıştı . Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Merkezi' nin başını çektiği etkinliğin bir ayağı da düzenlenmesi gereken sergilerdi. Yumurta kapıya dayanmışken bunları kim yapacaktı? Derken aranan kan bulundu. Tarih Vakfı'na verilen görev birkaç aşamadan oluşuyordu: 1) Habitat kapsamında ' Dünya Kenti İstanbul' ve ' Tarihten Günümüze Anadolu'da Konut ve Yerleşme' sergilerini düzenlemek. 2) Habitat'tan sonra da bir ' İstanbul Müzesi' kurmak.
Peki nerede? Bu görevleri yerine getirmek üzere Arkeoloji Müzesi'nin hemen karşısındaki Darphanei Amire (Osmanlı darphanesi) binaları 49 yıllığına kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu olan Tarih Vakfı'na devredildi. Önceleri işler yolunda gitti: 28 yıldır el değmediği için binalar adeta bir çöplük haline gelmişti. Çevre temizlendi. Binalar içine girilir hale getirildi. Tarihi doku bozulmaması için çeşitli önlemler alındı. Dile kolay: Bu işler için 3.5 milyon dolar harcandı. Sonuçta Habitat sergileri gerçekleşti. Ve sıra İstanbul Müzesi'nin kurulmasına geldi. İşte tam o aşamada, binaların Topkapı Sarayı ve çevresine dahil olduğu... Dolayısıyla yetkinin Kültür Bakanlığı'nda olduğu hatırlandı. Böylece, Kültür Bakanlığı, Anıtlar Kurulu ve Tarih Vakfı arasında zorlu bir hukuki süreç başladı: Özetle Bakanlık, " Buradan çıkın, biz kullanacağız " diyordu. Tarih Vakfı da, " Çıkarım ama İstanbul Müzesi'ni ne yapacağız " diye soruyordu.
İşin vardığı nokta ise şu: Bakanlık, ' binaların yıkılmak üzere olduğu' (maili inhidam) dolayısıyla boşaltılması gerektiği yönünde mahkeme kararı çıkarttı. Tarih Vakfı'nın elindeki rapora göreyse bugüne kadar bir sürü serginin düzenlendiği binalar kullanılabilir durumda. Bilirkişi 27 Şubat'ta binaları inceleyecek. Öte yandan başka bir mahkeme kararına göre 22 Şubat günü (yarın) Vakıf cebren (polis zoruyla) binalardan çıkarılabilecek. Gördüğünüz gibi karmaşığın karmaşığı bir durum var ortada. Ancak bu arada, 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilen İstanbul'un acilen kurması gereken kent müzesi güme gidiyor. Vakit geçiyor. Süre azalıyor. Bu konuda benim fikrim şöyle: Ne kadar hayırlı, ne kadar iyi niyetli olursa olsun, Türkiye'de siyasi otoritenin hilafına iş yapılamaz... Dolayısıyla Kültür (ve Turizm) Bakanı Atilla Koç'un bir an evvel bu meseleyi halletmek üzere aktif olarak devreye girmesi gerekiyor... Madem Tarih Vakfı, asıl derdinin tarihi binaları kullanmak değil, İstanbul Müzesi'nin kurulması olduğunu resmen açıklıyor... O halde müze alanı olarak düşünülen Sirkeci Garı için kollar sıvanabilir... Bakanlık, Valilik, Belediye ve Vakıf el ele vererek İstanbul Müzesi'ni Sirkeci Garı'nın şu anda kullanılmayan binalarında kurabilir. Çünkü müze için gereken 10 bin metrekarelik alan orada var. Atla deve değil: Yeter ki isteyin!
|