| |
Türkiye'den önce 6 milyon Türk AB'ye girdi...
Yıllar önce Moskova'nın Arbat Sokağı'ndaki bir tezgâhtan, Bir Matruşka bebeği almıştım. Sovyetlerin çöküş dönemiydi. Bu çöküşü durdurmaya ne "Glasnost" (Şeffaflık) ne de "Perestroika" (Yeniden Yapılanma) yetmişti. Aya giden Sovyetler, Ermenistan'daki depreme gidemiyor, ABD'yi tehdit eden Kızıl Ordu'nun gücü Afganistan'ı esir almaya yetmiyordu. Matruşka'nın en dışında Gorbaçov vardı. Onu açtığınızda içinden Brejnev çıkıyordu. Brejnev'i açınca Kruşçef, onu açınca Beria, onu da açınca Stalin çıkıyordu. En içteki bebek ise Lenin'di. Bu Matruşka'ya ilham veren Sovyet yeraltı muhalefeti "Samizdat" a göre, bunların birbirlerinden farkı yoktu aslında. Gorbaçov ne kadar özgürlükçü ve reformcu görünse de, neticede Sovyet Doktrini'nin bir ürünüydü. Aradan geçen yıllar boyunca Sovyetler yıkıldı ve önce Yeltsin, arkasından da Putin geldi Rusya'nın başına. Ama ülke yine Kremlin'den (Duvar) yönetiliyor. Şimdi en dışında Putin bulunan bir Matruşka yapılsa, herhalde içinden yine eski bebekler çıkar. Çünkü yine hukuk ve adalet Putin'in iki dudağı arasında. Şimdi Sovyet Doktrini ve Kızıl Ordu yerine petrol ve doğalgaz var Kremlin'in elinde.
YENİ SOĞUK SAVAŞ "Yeni Soğuk Savaş" ın muharebe alanı, ideoloji değil, "Enerji" artık. Avrupa'yı Urallar'dan Atlantik'e uzanan alanda Sovyet tankları değil, enerji kısılması titretiyor. Demek ki Samizdat, eski Matruşka'yı eksik düşünmüştü. Dışında Gorbaçov'un bulunduğu Matruşka'nın en dibinde Büyük Petro ve daha sonra da Çariçe Katerina bulunmalıydı demek. Hitler'in Wehrmacht'ı Moskova'yı kuşattığı zaman, Stalin'in Lenin'e değil Napolyon'u yenen General Kutuzov'a gönderme yaparak halkına çağrıda bulunması, "Milliyetçilik" in, komünizmden daha ağırlıklı ideoloji olduğunun kanıtı değil miydi zaten? Aslında "Milliyetçilik" de Matruşka bebekleri gibi bir olgu. Bizim milliyetçiliğimizin içinden, ırkçılık da, ulusalcılık da çıkabiliyor. "Milliyetçilik" kavramını kullanarak "Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak" hedefini vurgulamanız ve Avrupa Birliği'ne üyelik hedefine daha sıkı sarılmanız mümkün. Ama aynı şekilde "Ulusalcılık" ı kullanarak, "Avrupa Birliği Sevr' i canlandırmak istiyor" da diyebilirsiniz. Yahut "Irkçılık" ı kullanarak Anadolu toprakları üzerindeki etnolojik mozaiği yok sayıp, "Herkes Türktür" de diyebilirsiniz. Ama tabii her şey bu kadar kolay değil.
EURO TÜRKLER Örneğin şu anda Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayan bizler, henüz Avrupa Birliği üyesi değiliz. AB ülkelerine gitmek istediğimiz zaman vize almak zorunluluğumuz var mesela. Buna karşı, Avrupa'da yaşayan, çalışan ve bulundukları ülkenin vatandaşı olmuş ya da çalışma izni almış 5 milyon 187 bin Türk vatandaşı Avrupa Birliği'ne girdiler. Son olarak da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan Bulgaristanlı 1 milyonu aşkın "Türk ırkından" insan, AB'li oldu. Hatırlarsınız... Bulgaristan'da Türk asıllılara karşı 1985'te başlatılan temizlik operasyonu sırasında Türkiye sınırlarını açmış ve 400 bin Bulgaristanlı Türk ülkemize göç etmişti. Şimdi Bulgaristanlı Türkler AB vatandaşları. Bunların yanında 150 bin Yunanistanlı Türk ve 70 bin Romanyalı Türk de AB vatandaşı oldular
HANGİ AÇIDAN... Türkiyeli Türkler ise, Almanya, Fransa, Hollanda, Avusturya, İngiltere, Belçika başta olmak üzere 19 AB ülkesinin vatandaşları veya mukimleri konumunda AB'li oldular. Örneğin Almanya'da 2 milyon 700 bin Türkiyeli Türk var, bunlardan 950 bini Alman vatandaşı. Hollanda'da 365 bin Türk var, bunların 266 bini Hollanda vatandaşı. Fransa'daki 380 bin Türkiyeliden 200 bini, Avusturya'daki 233 bin Türkiyeliden 123 bini, bu ülkelerin de uyruğunda. Evet... AB ülkelerinde yerleşmiş Türkiyeli veya tarihi kökenleri ile Türk olan 6 milyonu aşkın insan AB'li oldu. Düşünün ki AB üyesi olan Kıbrıs Rum devletinin nüfusu 807 bin. AB'nin kurucusu Lüksemburg'un nüfusu 465 bin. 2004'ten beri AB üyesi olan Malta'nın nüfusu ise 397 bin. İrlanda'nın 4 milyon, Estonya'nın 1.3 milyon nüfusları var. Ne dersiniz. "Euro-Türkler" in durumunu milliyetçilik açısından mı, ulusalcılık çerçevesinden mi, yoksa ırkçılık penceresinden mi görmeliyiz? Veya bir milliyetçi olarak "Türklerin bir ayağı AB' de, şimdi sıra ikinci adımı atmaya geldi" mi demeliyiz?
|