Ters fikir!
Ne yapmalıydım ki. Dönüp dolaşıp yapmaya çabaladığım bu aslında. İnsanlık filan bir yana, bu meslekten hakikaten anladığım da bu. Çok kişiye, piyasaya filan artık manasız gelen manası bu. Mesele öyle, vicdanını ütüleyip de geceleyin meceleyin "rahat" uyumak değil. Tersine, "rahatsız" olmak. Biliyorum; tam da bu yüzden kimi "okur", hiç okumaz. Kimileri hoşlanmaz. Rahatsız edilmekten rahatsız olur. Dünya düzenine, sınıflar, kastlar, zümreler, buyruklar, komutlar hiyerarşilerine çomak sokulmasından hiç hazzetmez. Kiminin de beklediği kakarakikiridir, geyiktir, işte muhabbettir, neşedir, biraz dedikodu, genelgeçerin onaylanması, şablonların tekrarı, sloganların terennümü, abur cubur, ıvır zıvır, hamhum şaralop, labada lubada ve laga lugadır. Derdiniz onlar değil de , "bu" ise, o iştahı, gustoyu; gevşeğini de şirretini de doyuramazsınız. Huysuz, huzursuz, onlara yabancı kalırsınız. Ve biraz öyle olmasını istediğinizdendir. Sanırlar ki, kötümserlik, mutsuzluk, umutsuzluk saçmaktasınız. Esasında "Bu", tüm kalbimle, tüm içtenliğimle, tüm vicdanımla, inancımla ve bu meslekten, bu işten, bu sorumluluktan ve de sınırlı ömürden anladığım kadarıyla şudur:
"Bize umut veriyorsunuz. Varolun. Ben korkuyorum, çünkü ekmek parası. Korkuyorum, çünkü evde iki çocuğum, tüm yaşadıklarımıza aldırmak yükümlülüğünden uzak, huzurla yiyecekleri birer dilim ekmek bekliyorlar. Bu alçak ve sorgusuz, merhametsiz düzenin tüm dişlilerinin işleyişinden, çıkardıkları insansız ve insafsız sesten haberdar, neredeyse bir ömür çürüttüm. Fikrim, vicdanım ve irfanım hür olarak sesimi duyuramadım. Bana ses oldunuz, nefes oldunuz. Ne diyeyim. Allah sizi, tüm sevdiklerinizi korusun."
Yanlış anlatmış olmayayım. "Bu "; oradaki övgü filan değil, o sessiz sestir, sesinizi buluşturabilmeniz, onu konuşturabilmenizdir. Üstümüze düşen işte budur, diyebilmenizdir. Madem ki imkanımız vardır, işte bu önemli gazetede bir sütun, okuyacak görecek gözümüz, düşünecek beynimiz, duyacak kulağımız, yazacak elimiz madem ki vardır ve henüz sağlamdır, üstümüze düşen önce budur, demektir.
Mesela, içi yanmış ama bu "Ekonomifinans dünyası" nın emir-komuta ve tepedekilerin medyadaki gür sesiyle alttakilerin cılız sesini boğma dünyasında sesini içine gömmüş bir babadır: "Köşenizde, bankacılara değil, banka çalışanına yer verdiğiniz için cesaretle size yazmayı düşündüm. İki kızı bankada çalışan bir babayım. Bu çocuklar iktisat mezunu. Sabah altıda kalkıyor, hazırlanıp yola çıkıyorlar; akşam dokuz gibi geliyorlar. Öğle paydosu yok. Akşam çıkış saati belirsiz. Cumartesi çalışması gerekiyorsa, ücret vermeden çalıştırıyorlar. Köle düzeni. Aldığı ücret altı yüz elli. İşsizliği kullanıp çalışanı sömüren, onların kanından para kazananlar, onları bir de iyi giyimli, güler yüzlü istiyor. Aldıkları zeytin ekmek parası da giyime gidiyor. Bu insanlar sendikalı da olamıyor. Bu çocukların bir savunma mekanizması bile yok. Böyle demokrasi olur mu? Bu konuyu gündemde tutmak bizim boyumuzu aşıyor. Ama siz devam edebilirsiniz. Lütfen bunu yapın, lütfen."
Zaten, "bu"! Başkasına fikrimiz yetmiyor. Kısa olduğundan değil; biraz ters geliyor.
|