'Rezidans çağı' başyazarları
Çok kültürlü, dünyayı yakından tanıyan bir toplum olduk. Sanat, özellikle de müzik ve edebiyat alanlarında bilmediğimiz hiçbir şey yok! Hele, hepsi gusto sahibi ve birer yaşam gurusu olmuş yazarlarımız! Kylie Minogue'un giydiği ayakkabının markasından bile haberdardırlar, hattâ onun "Can't get you out of my head" şarkısıyla dansetmeye bayılırlar. Bueno Vista Social Club'un solisti İbrahim Ferrer'in hayatının bütün ayrıntıları onların mâlumudur. Norah Jones'in aldığı Grammy'lerin sayısı zaten ezberlerindedir, hatırlatmaya gerek bile yok... Miles Davis'in "Kind of blue" albümünü dinlemeden güne başlayamazlar. "Sketches of Spain" indeki sololar, onlar için sabahları okunan birer ayetelkürsi gibidir. Paul Auster'in "New York Üçlemesi"ndeki mekânlar, yaşam gurularımızın New York tecrübesinin yanında, devede kulak misâlidir. Thomas Harris'in "Kuzuların Sessizliği" nde vermek istediği mesajı Keith Richards'ın mı, yoksa Jimmy Page'in mi daha iyi yansıttığı konusunda gerçi henüz bir karar verememişlerdir ama, Thom Yorke'un ifadesi, özellikle de kreşendoları konusunda hemfikirdirler.
Bunun adı entellektüellik! Gerçi memlekette bir Niyazi Sayın' ın vârolduğunu, İzzeddin Ökte, Ercümend Batanay ve Vecihe Daryal gibi isimlerin gelip geçtiğini, İstanbul'da birkaç sene öncesine kadar Kâni Karaca adında bir sanatçının yaşadığını pek bilmezler, bilseler bile mâlumatları sadece bu isimlerin kulaklarına çalınmış olmasından ibarettir. Fuzuli'yi yahut Nedim'i işitmişlikleri vardır ama Naili'den yahut Neşâti'den pek haberdar değillerdir; Refik Halid Karay adında birinin bir zamanlar hoş şeyler yazmış olduğu da onların ilgi alanına girmez. En âlimi, Karay soyadıyla ilgili pespaye espriyi bilir ki o espri de palavradır. Buna karşılık Minogue'a, Daves'e, Auster'e vâkıftırlar yahut vâkıf olduklarını zannederler ve bu şekildeki bilgilere artık entellektüellik denmektedir. Bunun son örneğini, geçtiğimiz hafta maalesef Güneri Cıvaoğlu verdi. Güneri Bey, Atatürk'ün Behçet Kemal Çağlar'a yaptırdığı şiir şeklindeki Kur'an tercümesinden bahsedip örnekler veriyor ve "Atatürk bununla da yetinmedi. Bu sureleri Fahire Fersan ve Refik Fersan adlı sanatçılara okuttu. Onlara taş plaklar doldurttu. Ülkeye dağıttırdı" diye yazıyordu.
'Tanrı Uludur'un taş plağı Bu malumatı Güneri Bey'e verenler, koskoca başyazarı fena yanıltmışlar! Zira: 1. Refik Fersan ses sanatçısı değil, tanbur üstadı ve bestekârdır. 1893 ile 1965 yılları arasında yaşamış ve enstrümantal plaklar doldurmuştur ama okuyucu olarak çıkarttığı tek bir plak yoktur. 2. Fahire Fersan, Refik Bey'in hanımıdır. 1900'de doğmuş, 1997'de vefat etmiştir. Kemençe icracısıdır ve onun da okuyuculukla bir alâkası yoktur. Eşiyle beraber zamanın taş plaklarına o da enstrümantal parçalar çalmış fakat bırakın Kur'an'ı, tek bir sözlü eser bile icra etmemiştir. 3. Refik ve Fahire Fersan çifti, 1920'li ve 30'lu senelerde genellikle Münir Nureddin Selçuk'un plaklarına eşlik etmişlerdir ve Münir Bey'in okuduğu eserlerin çoğu, Refik Bey'in besteleridir. Bu plaklar arasında bulunan "Rüzgâr uyumuş, ay dalıyor, her taraf ıssız" yahut "Ver sâki, tazelendi derdim bu gece" gibisinden bir zamanların unutulmaz parçalarının, Güneri Bey'in de hâlâ hafızasında olması gerekir, zira yaşı hatırlamaya müsaittir. 4 . Atatürk değil Refik Bey ile Fahire Hanım'a, hiçbir sanatkâra Türkçe Kur'an plağı yaptırtmamıştır. Dolayısıyla, bu hayali plakların ülkeye dağıttırılması diye birşey sözkonusu değildir. 5. Ve, meraklıları için küçük bir hatırlatma: Atatürk döneminde çıkan dini konulu Türkçe tek taş plak Sadettin Kaynak'a aittir, Ezan-ı Muhammedi adını taşır ve Kaynak, plakta o dönemin "Tanrı Uludur" diye başlayan meşhur Türkçe ezanını okumaktadır. Ama, bu plağın da Atatürk ile bir alâkası yoktur, onun talimatıyla yayınlanmamış, bir plak şirketinin seçimi olarak neşredilmiştir. Güneri Bey'in üç satırda yaptığı hatalar, işte sadece bunlardan ibaret... Ama önemi yok, zira bu kadar hata aslında kadı kızında da olabilir, dolayısıyla güne "Sketches of Spain" ile başlayıp "Süperstar Ajda" muhabbetine devam edilmesinin bir mahzuru yoktur!..
|