|
|
Yeni güvenlik düzeni
Türkiye iç güvenlik düzeni ile ilgili sıkıntılarla boğuşurken, dün Münih'te Avrupa'nın, hatta dünyanın "yeni güvenlik düzeni" nin projesi çizildi. Bir diğer anlatımla, ABD'nin tek merkezli, dayatmacı güvenlik politikalarına karşı çıkacak oluşumun tohumları serpildi. Uzun süredir tek taraflı dünya güvenlik sisteminde, soğuk savaş dönemindeki gibi çok kutupluluğa doğru direksiyon kırıldı. Yeni düzenin baş aktörlüğünü de Rusya ve Almanya üstlendi. Rusya Devlet Başkanı Putin bir adım daha atarak ABD ve NATO'yu kızdıracak, kaşları kaldıracak ölçüde restini çekti. Böylece dışarıda küreselliği ve askeri müdahaleleri protesto edenlerden çok daha fazla etki bıraktı.
Putin'in resti Güvenlik Konferansı'na damgasını vuran da böylece Putin oldu. Konuşması bittikten sonra da Konferans'tan ayrıldı. Putin, bunları yaparken, daha 20 yıl önce güçsüz durumda bulunan ülkesinin bugün ne kadar dinamik ve etkin olduğunu da gösterdi. Bölgede Rusya olmadan herkesin dilediği gibi at koşturamayacağını açık ve sade bir dille ortaya koydu. Bölgedeki güvenlik sorununun ABD ve NATO'dan kaynaklandığını da lafı dolaştırmadan doğrudan söyledi: "Uluslararası ilişkilerde istikrar sorunu var. İnsani, ekonomik, politik her şeyi tek kutuplu olarak dayatıyorsun. NATO'nun 1999'da Rusya'ya verdiği garanti şimdi nerede?" Rusya'nın, Moldova ve Gürcistan sınırına asker yığmasına dönük eleştirilere de aynı açıklıkla yanıt verdi: "Siz binlerce kilometre öteden gelip Bulgaristan ve Romanya'da üs kurup asker yerleştiriyorsunuz. Sizin sınır, binlerce kilometre ötede, benimki kendi sınırım değil mi?" AB'den yükselen Rusya'nın NATO ile işbirliği önerilerine de kapıyı kapattı: "NATO askeri politik bir bloktur, uluslararası bir güç değildir. NATO'nun genişlemesi dünya barışına katkı sağlamıyor." Putin'in sözleri bununla kalmadı. Sivil toplum kuruluşlarının (NGO) Rusya içinde elini kolunu sallayarak faaliyetlerini yürütemeyeceğini de vurguladı: "NGO'lar bir başka ülkeden ekonomik yardım alarak ülkemin içinde çalışıyor ve tehdit oluşturuyor. NGO'ların ekonomik durumlarını inceletiyorum, çalışmalarına buna göre izin vereceğiz." Putin, İran'ın nükleer silah üretimiyle ilgili kaygılarını da gizlemedi. Hemen belirtelim, Putin'in konuşması etkileyici oldu. Belki bunda kendisinden önce söz alan, Almanya Başbakanı Merkel'in yaklaşımının da etkisi oldu. Yani, ABD ve NATO ile kol kola yola devam ederken, Rusya ile de el ele tutuşarak, Avrupa'nın enerji de dahil güven içine alınması...
Baykal'ın bakışı Türkiye'nin bu noktada nerede duracağına gelirsek... Konferansa bu yıl Türkiye'den hükümet düzeyinde kimse davet edilmedi. Siyasi parti düzeyinde de sadece CHP lideri Deniz Baykal bulundu. Putin'in konuşması sonrası sohbet ettiğimiz Baykal, "Kaliteli ve üst düzey bir tartışmaya tanıklık ettik" diye söze girdi. Türkiye'nin konferansta adından hiç söz edilmemesine getirdiği yorum da ilginçti: "Türkiye kriz noktası olarak görülmüyor, bu memnuniyet verici. Ama Türkiye'nin AB'nin güvenlik politikasının belirlenmesinde olmaması da dikkat çekici. Bu Türkiye'nin AB politikasından uzaklaştığının, gündeminden düşmekte olduğunun göstergesi..." Baykal bunları söylese de konferansın öğleden sonraki bölümünde Türkiye adı sıkça duyuldu. Hatta, her aşamada Türkiye karşıtı çıkışlarıyla tanınan Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik dahi ortadan konuştu. Baykal'ın dikkat çektiği bir diğer nokta da Almanya Başbakanı Merkel'in de dün vurguladığı "Akdeniz Birliği" oluşturulması fikriydi. Baykal, Türkiye'nin AB yerine, Akdeniz Birliği içine iteklenmesinden duyduğu kaygıyı dile getirdi, Türkiye'nin dikkatli olması gerektiğinin altını çizdi. Baykal'ın dikkat çektiği bir diğer konu da Putin'in, Rusya'daki faaliyetlerini kontrol altına aldığını söylediği Sivil Toplum Örgütleriydi. Doğrudan söylemedi, ancak Putin'in NGO'lara dönük sınırlamasına verdiği desteğe bakıldığında, bunun Türkiye için de geçerli olmasını ister gibiydi.
|