| |
Yatırım yapan girişimciler gazete okumuyor mu?
Gazetelerin ekonomi sayfalarındaki Türk ekonomisine yatırım yapanlara, dünyada ön sıralara geçen müteahhitlerimize, Türkiye'de şirket almak isteyen yabancı girişimcilere ilişkin haberleri okurken, hep merak ederim. Kendi kendime "Acaba bunlar bu gazetelerin birinci sayfalarını okumuyor mu " derim. Acaba Ahmet Nazif Zorlu kendini Finlandiyalı, Vestel'i de Nokia mı sanıyor ki, Manisa'yı bir teknokent haline getirmek istiyor? Bu iş merkezlerini inşa edenler, İstanbul'la Dubai'yi mi karıştırıyor?
GÜÇLÜ ÜLKE Aslında "Derin Devlet" in ne olduğunu araştırdığımız kadar, "Derin Türkiye" nin potansiyelini de anlamaya çalışsak, hiç olmazsa kötümserliğimizin şiddeti düşerdi. Belki farkındayız, belki değiliz ama Türkiye başarılı, büyük ve güçlü bir ülke. Dünyadaki değişime ayak uydurmayı başardığı için, daha da büyüyor, daha da güçleniyor. Dünya enerji kaynaklarının tam orta yerinde bulunduğu için, jeo-ekonomik ve jeopolitik önemi de artıyor. Özal döneminde başlayan ekonomik yenidenyapılanma ile, Türk girişimcisi dünyalı oldu, rekabeti öğrendi. Bundan 1015 yıl önce Gümrük Birliği'ne karşı savaş açan sermaye kesimi, şimdi AB'nin, demokrasinin savunucusu konumunda. Anadolu kentlerinin organize sanayi bölgelerinde sayıları milyonu aşan KOBİ'ler, önce kentlerinin sonra da Türkiye'nin sınırlarının dışına taşmaya çalışıyor. Türkiye'de Hindistan gibi bilinçli büyütülmüş olmasa da, çok ciddi bir bilişim sektörü var. Bu dağınık sektör bir ufak yönlendirme ile, dünya yazılım pazarında büyük paylar almaya aday. Tabii ki Türkiye'nin de, ekonominin de, insanların da sorunları var. Örneğin "Devlet" ve "Siyaset", dünyadaki değişime uyum göstermekte gecikmiş durumda. Bürokratik oligarşi, gerçekten bireyin devletle hukuk karşısında eşit olmasını henüz tam kabullenemedi. Varlık sebepleri demokrasi olan siyasi partiler, partiiçi demokrasi konusunda da, demokratik temsili aksatan yüzde 10 seçilme barajı konusunda da çekimserler. Ayrıca devlet hem büyük hem de küçük düşünen kadrolar tarafından yönetiliyor. Bir örneği geçen akşam NTV'deki "Neden" programında konuşan emekli MİT Daire Başkanı Nuri Gündeş vermedi mi? Bir gizli görevle yurtdışına gönderilen MİT ajanına tasarruf olsun diye bir hafta süreli gidiş dönüş uçak bileti alındığı için, ajan görevini tamamladığı halde Türkiye'ye geri dönememiş. Veya topraklarımızda önce MTA sonra da TPAO tarafından yarım yüzyıldır ciddi bir petrol kaynağı bulunamamışken, şimdi "Ya bu petrolü yabancılar bulur ve yurtdışına götürürse" gerekçesiyle, Temel'in "Mesela dedik" öyküsündekine benzer endişelerin yaşandığına tanık olmuyor muyuz?
BATI KORKUSU Bunun gibi bütün ittifaklarınızı Batı ile kurmuşsunuz, "Batılı olmak" hem resmi hem de toplumsal hedefiniz haline gelmiş. Ama en büyük endişeniz "Ya Batı bizi böler, parçalarsa" doğrultusunda. Ama bütün bunları yerli girişimciler de, yabancı sermaye de bildiği halde, Türkiye'ye yatırım yapmaktan kimse vazgeçmiyor. Çünkü herkes biliyor ki Türkiye bütün bunları aşabilecek toplumsal bilince ve potansiyele sahip. Türkiye bu çeşit nice aşılmaz gibi görülen ve toplumu zaman zaman karamsarlıklara gömen zor dönemleri aşıp bugüne geldi. Dilerim önümüzdeki genel seçim kampanyasında siyasi partiler birbirleriyle yarışırken, yine "Battık, batıyoruz" sarmalına girmezler ve topluma "Bundan sonra daha neleri başarabiliriz" ufuklu hizmet yarışı alternatiflerini sunarlar. Dilerim, farklı siyasi görüşleri ve farklı yorumları seslendirenler, demokrasinin karşı taraflar arasındaki "Ölüm kalım kavgası" demek olmadığını hatırlarlar.
|