kapat
   
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ahmet Ors @ SABAH
SMS:
4122-AO MESAJ
 
Yemek düşmanları geliyor!
Çocukların suçu ne?

Yemek düşmanları geliyor!

Sağlıklı beslenme konusunda fanatikleşenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Çoğu bilimsel temellere dayanmayan tezler sıklıkla, yerli yersiz dile getiriliyor

Kimileri yaşamak için yer, kimilerinin de yaşamları boyunca akılları fikirleri hep yiyecekleri, yedikleri yemeklerdedir. Bu ikinci grup da giderek ikiye ayrılıyor. Birinci grup, benim de aralarında bulunduğum, nar gibi kızarmış bir kuzu budunun ya da yemek üzerine nefis bir tatlının hayalini kuranlar. İkinciler ise kafayı tümüyle sağlıklı yiyeceklere ve bir sonraki öğünde önlerine gelebilecek sağlıksız yemeklerden nasıl kurtulabileceklerine takanlar. Son zamanlarda sürekli böyleleri karşıma çıkıyor, kurduğum güzelim yemek hayallerimi ya da yemek yerken iştahımı yok ediyorlar.

'Mikrodalgalar zehirler'

Düşünün bir kez, evinize bir konuk davet etmişsiniz, eşiniz teflon tavada bir şeyler hazırlayıp sofraya getirmiş. Konuğunuz, "Teflon kanser yapıyor. Siz hâlâ evinize bu tencereleri, tavaları sokuyor musunuz?" diye ortaya bir laf atıyor. Bunca yıl hiç sorunsuz, gönül rahatlığıyla kullandığınız tavaya bakarken içinize bir kurt düşüyor, ağzınızın tadı kaçıyor. Veya mutfağa bir göz atıp, "Siz yeme içmeden anlayan insansınız. Evinizde mikro dalga fırının ne işi var? Bu mikro dalgalar yemekleri zehre dönüştürüyor," diyor ya da "Marmara'nın balıkları yenmez. Hepsi zehirli," türü bir fetva veriyor ve ardından o gün meslektaşlarımdan birinin yazdığı bu doğrultuda bir haberden alıntılar yapıyor. Farkında mısınız, gazetelerde sağlıkla ilgili haberler hiçbir zaman bu kadar çoğalmamıştı. Haberler bu kadar çok olunca, bilimsel temelli olanlar azınlıkta kalıyor, şehir efsanelerinin sayıları artıyor. Bir gün önce, örneğin kansere çok iyi geldiğini okuduğunuz domatesin, bir gün sonra kansere yol açtığı öne sürülebiliyor. Hamdolsun medya hekimleri ve medyatik diyetisyenler her yiyeceğe bir kulp bulmuş durumdalar. Yağ, kırmızı et zaten kara listede. Tuz, şeker de öyle. Çocukluğumda Kafkaslar'da uzun yaşamın başlıca reçetesi olarak gösterilen yoğurt, peynir gibi süt ürünleri bile öldürücü maddeler sınıfında gösteriliyor. Bu gibi yazıları okuyan, televizyon ekranlarından parmağını sallayarak "Bunları yerseniz, sonunuz kötü olur, karışmam!" diye kaşları çatık, işaret parmaklarını izleyicilerin gözüne doğru sallayan medya diyetisyenlerini dinleyen kitleler de giderek ağız tadıyla yiyebilecek bir şeyler bulmakta zorlanıyorlar. Bundan tam 2500 yıl önce yaşamış filozof Eflatun, "Sürekli sağlığından endişe duymak bir hastalıktır," demiş. Ne kadar da doğru söylemiş. Bundan üç buçuk asır önce de Fransız yazar ve gurme François La Rochafoucauld, "Sağlığı çok sıkı bir diyetle koruma çabası aslında yavan, can sıkıcı bir hastalıktır," demiş. O da isabet buyurmuş. Günümüzde ise kendilerini sağlık gurusu sayan birtakım kişiler tıpkı Cennet'te kendilerine bir yer kapmak amacıyla başka dinlerden kişileri kendi inançlarına çekmek isteyen misyonerler gibi, köktenci bir ısrarla, benim gibi yemekten hala keyif alanların ağız tadını bozmaya çalışıyorlar. Bir bölümü iyi niyetli de olsa, yiyecek dünyasıyla ilgili ürkütücü haber ve tavsiyeler sağlıklı beslenme konusunu yaşamın tek amacı haline getiren ve sayıları hızla artan kitleler yaratıyor. Sürekli, sağlıklı beslenme konusunda 'yasak' ve 'mubah' yiyeceklere kafa yoran, bu düşüncelerden bir türlü kurtulamayanlara Steven Bratman adlı Amerikalı bir uzman bilimsel tanım getirmiş. Sürekli şişman olduklarını vehmettikleri ve sürekli zayıflamaya çalıştıkları için kendilerini açıktan ölümün eşiğinde bulanlarla ilgili 'anaroksia nevroza' tanımı ya da aynı amaçla sürekli yediklerini çıkaranlar için kullanılan 'bulimia nevroza' bilimsel adı gibi, sağlıklı beslenme saplantısına da 'ortoreksia nevroza' demiş.

'Pasta yiyen hayvandır'
Bratman bu tanımı getirirken kendi durumundan yola çıkmış. 1970'lerde kendisi de aynı hastalıktan musdaripmiş. "Çok sıkı bir vejetaryendim. Her lokmayı 50 kez çiğner, öyle yutardım. Her öğünde midemi çok az doldururdum. Çevremde bol salçalı hamburger ya da çikolatalı pastaları mideye indirenleri gözü dönmüş, ilkel içgüdülerinin esiri hayvanlar gibi görürdüm," diyor. Bugün çok şükür doğru yolu bulmuş. Bu yeni tip hastalar çoktan psikiyatrist muayenehanelerinin kapısını çalmaya başlamışlar. Genellikle bu hastalık kilo vermek, bedeni toksinlerden arındırmak için kür uygulamak, vücudun direncini artırmak ya da sadece kötü yemek alışkanlıklarından kurtulmak türünden, masum gibi görünen bir adımın atılmasıyla başlıyor. Arada yiyecek içecek dünyasından gelen skandal haberleri de yaraya tuz biber ekiyor ve kişi hızla fanatikleşiyor.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 İşkembe sınıf atladı   / 28-01-2007
 Yemeğin kitabını yazanlar   / 21-01-2007
 Bu yoğurdu nasıl saklasak?   / 14-01-2007
 Toprak Ana fast food'a karşı   / 07-01-2007
 2006 kahvenin yılı oldu   / 31-12-2006
 Kutlamaların başrol oyuncusu   / 24-12-2006
 Gülen mutfaklar müşteriyi de güldürür   / 17-12-2006
 Yemek düşmanları geliyor!   / 10-12-2006
 'Yemek müziği' diye bir şey var mı?   / 12-11-2006
 Tatlıdan vazgeçmeyene her gün bayram!   / 29-10-2006
    Pazar Sabah Yazarlar
    Güncel
    Hobi
    Röportaj
  » Gurme
    İyi Yaşa
AHMET ÖRS
Bulanık beyaz lezzet
Beyaz bira olarak bilinen buğday...
Onların hayatı: Futbol
Onların hayatı: Futbol
Haftanın yedi gününü de futbol izleyerek geçirebiliyor ve bundan...
'Azınlıklardan korkmak niye?'
'Azınlıklardan korkmak niye?'
Türk medyasının Ermeni kökenli sayılı kalemlerinden Alin Taşçıyan da...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.