Havasız susuz zenginlik
Son dönemlerde hemen her kıtada ve ülkede havaların bir garip gittiğine tanık olunuyordu. Kuraklık ve seller, sayısı hızla artan kasırgalar, toprak kaymaları alışılmış kalıpların dışında bir iklim gerçeğini insanların kafasına kakmaya başlamıştı. Tükenen su havzaları, hızla yok edilen, ormanlar, kuruyan göller, çatlayan topraklar, eriyen buzullar artık gözden kaçmayacak ölçüde sık rastlanan görüntüler haline gelmişti. Bu konularda uzun zamandır uyarılarda bulunanlarla dalga geçenler giderek önlerine çıkan bulgulardan, daha da önemlisi yaşadıklarından etkilenmeye başlamıştı. Çevre konularındaki uyarıların sahtekârlık olduğunu iddia edenlerin sesleri artık daha kısık çıkmaya başlamıştı. Tüm bu yaşananlar sayesinde insanlığın çevreyi tahrip ederek yavaş yavaş intihar etmeyi seçtiği gerçeği nihayet genel kabul görmeye başladı. Birleşmiş Milletler'in "İklim değişikliği konusunda devletlerarası panel"inin cuma günü Paris'te açıklanan dördüncü raporu insanların kendi çevrelerinin zehirlenmesinde baş sorumlu olduğunu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya koydu. Rapora göre insanların küresel iklim değişikliğindeki payları yüzde 90 oranında.
Karadeniz'de yağış azalacak Sanayileşmenin tüm dünyada yaygınlaşmasının, şehirleşme, gelirlerin artışı ve teknolojinin ucuzlaması sayesinde artan insan refahının bedeli doğaya ödetildi. Önümüzdeki dönemde dünyanın en kalabalık iki ülkesi Çin ve Hindistan'ın da artan hızla sanayileşecekleri ortada. Bu gelişme ve refah artışıyla tüketimin artması sonucu atmosfere salacakları emisyon miktarı da geometrik olarak artacak. Panelin açıkladığı sonuçlara göre son elli yılda küresel ısınma son yüz yılın iki katı oranında arttı . Okyanusların derin sularının sıcaklığı yükselirken, 1961'den 2003'e kadar tüm dünyada deniz seviyesi 1.8 milimetre yükseldi. Önümüzdeki dönemde yağışlar da azalacağından su giderek petrolden bile önemli bir kaynak haline gelecek. Tüm dünyada nüfusun çoğunluğu şehirlerde yaşadığından kısıtlı su kaynakları üzerindeki baskı artacak. Radikal gazetesinde raporu yorumlayan iklimbilimci Profesör Miktad Kadıoğlu'nun Türkiye açısından yaptığı değerlendirmeye göre yağış miktarının yüzde 10 civarında artacağı Orta ve Doğu Karadeniz dışındaki bölgelerde yağış miktarında yüzde 20 oranında azalma olacak. Susuzluk sorunu bir karabasan haline gelecek.
Gazabı önleyebilmek Dünyada yüzyılın sonuna kadar hava sıcaklığında 1.84 derece artış beklenirken Türkiye'de kışın 2, yazın 24 derece artış olacak. Kıyılarda su seviyesi yükselecek, "Kaçkar, Süphan, Nemrut gibi zirvelerde buzul miktarı önemli ölçüde azalacak". Türkiye'nin geçen yıl sera gazı emisyonları en çok artan ülke olduğu düşünüldüğünde ciddi bir çevre politikasına ihtiyacı olduğu gerçeği de ortaya çıkıyor. Çevre felaketinin bizim dışımızda bir gelişme olmadığının, çevreyi korumak için bir eylem planına ihtiyaç duyulduğunun anlaşılması, siyasetin de bu gerekliliği benimsemesi gerekiyor. Çevrenin en büyük kirleticisi ABD bu konuyu ciddiye almadıkça yoksul ülkelerin çevre bilinciyle hareket etmeleri beklenemez. O bakımdan Bush gibi doğaya düşman bir Başkan döneminde ABD'nin çeşitli eyaletlerinde bu konuda önemli gelişmeler yaşanması umut verici. Çevreye duyarlı teknolojilere ve sanayilere de artan miktarda kaynak ayrılıyor. Doğanın tahribatını geriye çevirmek için vakit geç olsa da gazabının feci olmasını önlemek için belki de son bir fırsat var.
|