Romantik ilişki ile spiritüel ilişkinin farkı
Meşhur film 'Jerry Mcquaire'da; Tom Cruise'un Renee Zellweger'e asansörde 'you complete me' (sen beni tamamlıyorsun) dediği sahneyi hatırlıyor musunuz? Cruise; mutlu olmak için bir soul mate'inin (ruh ikizi denilebilir) olması gerektiğine inanan bütün kadınların içini eritmişti o sahneyle... Romantizm; maalesef çok aklımızı karıştırıyor ve hatta hayatımızı altüst ediyor. Kendi hayatınızdan düşünün; kendinizi soul mate hissettiğiniz ilişkiler genellikle büyük acılar vererek sona ererler, çünkü maalesef gerçek hayatta böyle bir şey yok! Kimse bizi tamamlayamıyor, kendimizi tamamlama işi bize ait. Peki neden hep aynı yanılgıya düşüyoruz? Çünkü sevgiyi yanlış değerlendiriyoruz. (Kitabımda ilişkilerin nerede tökezlediğinin tanımını çok net yapmıştım.) Daha evlenirken birbirimizi mutlu edeceğimize dair vaatlerle başlıyoruz birlikteliğe. Düşünsenize; nasıl bir başkasını bizi mutlu etmekten sorumlu tutabiliriz ya da o kişi hayatı boyunca böyle bir sorumluluğu nasıl taşıyabilir?
HAYAL VE GERÇEKLER... İşte; o aşık olma döneminden sonra karşımızdakinin beklentilerimizi gerçekleştiremiyor olması ve hayalimizde yarattığımızdan daha farklı olduğunu görmemiz ilişkiyi aşk ve nefret ilişkisine dönüştürüyor. Ve beklentilerimiz gerçekleşmediği için bu dünyada gerçek sevginin olmadığını düşünüyoruz. Amerikalı psikolog ve yazar Gary Zukav'ın kitabı 'The Seat Of Soul' benim başucu kitaplarımdan biridir. Zukav'a göre; evliliklerin çoğu aslında çiftlerin kendi yaşam mücadelelerini kolaylaştırmaya çalışmalarından ibaret. İnsanlar farklı sebepler için evleniyorlar. Prestij, güvenlik, yalnız kalmama duygusu, para ve romantizm yanılgısı en geçerli sebeplerden birkaçı... Çiftler; duygusal bir uzaklık içinde birlikte sorumlulukları paylaşıyorlar, çocuklarını yetiştiriyorlar yani aynı hedef için uğraşıyorlar. Ve o düzenin bozulmasını istemiyorlar. Ancak mutluluk beklentisini hep karşı tarafın karşılaması gerektiği için eleştiri, zıtlaşma, suçlama, direnme, kendimizi haklı, karşıdakini haksız göstermeye çalışmak gibi yoğun ego çatışmaları ilişkilerin gidişatı oluyor. Bu tip ilişkilerde amaç karşımızdakini değiştirip, istediğimiz gibi olmasını sağlamak.
KENDİNİZİ DEĞİŞTİRİN Gary Zukav'a göre spiritüel (tinsel, ruhsal) ilişkilerde o dinamik daha farklı. Çiftler yine aynı hedefler için çalışıyorlar ama amaç karşısındakini değiştirmek değil, kendi duygusal farkındalılıklarını artırmak. Öfke, endişe, korku ve kıskançlık hisleriniz var ve bu hislerle kendinize ve başkasına yıpratıcı olmadan yaşamanın yollarını arıyorsunuz... Duygusal farkındalılık, yani spiritüalite; kendi karekterinizdeki bazı yıpratıcı yönlerinizi fark etmek ve bu yönlerinizi değiştirmek için uğraşmak demek. Yani karşınızdakini kritik edeceğinize kendinizdeki eksik yönleri gidermek için uğraşarak o yetersizlik hissinizi gidermek. İlişkilerde kendi enerjimiz neyse, benzer enerjileri çekiyoruz, yani hak ettiğimiz ilişkileri yaşıyoruz sonuçta. Bu durumda; yorucu veya kendinizi yalnız olarak değerlendirdiğiniz bir ilişkiniz varsa ve kapana kısıldığınızı düşünüyorsanız, aslında bu tip bir ilişkiyi kendinizi anlamanız ve gelişmeniz için mükemmel bir anahtar olarak kullanabilirsiniz. Karşınızdakini değiştirmek için mücadele edeceğinize, aynı mücadeleyi kendi karekterinizin, potansiyelinizin tamamını kullanabilmeyi engelleyen yönlerini değiştirmek için verebilirsiniz. Sizin üstlenmeniz gereken; ilişkiyi değiştirmek, onarmak değil, karakterinizin yıpratıcı olan bölumlerini değiştirmek, onarmak... İşte ancak o zaman istediğiniz ilişkiyi yaratma şansınız oluyor. Sizin enerjiniz değişmeye başladığında, o obsessif-kompulsif takıntılarınızı biraz daha bırakabilmeye başladığınızda; karşınızdakine de bakış şekliniz, ilişkiyi ele alış şekliniz değişmeye başlayacaktır. Siz gelişmek için elinizden geleni yapıyorsunuz ama karşınızdakinin değişmeye hiç niyeti yok mu? Kendinize güveninizi kazandıkça seçim şansınızı daha net görmeye başlıyorsunuz; spiritüel paylaşabildiğiniz bir ilişki mi, yoksa acı veren bir güvenlik hissi mi?
|