"Söz özgürlüğü... Ama sadece benim için!"
1960'larda tiyatro oyunculuğu yaptım. Beş yıl. O beş yıl içinde kuliste en çok duyduğum cümlelerden biri "Adam harika bir eleştiri yazmış!" idiyse, öteki "Herif bir boktan anlamıyor!" idi. "Adam" oyunu beğenmişse, hele göklere çıkarmışsa, kendisi iyi eleştirmen, yazdığı da harika bir yazı olurdu. "Herif" ise oyunu beğenmemişse, yerin dibine batırmışsa, zaten eleştirmen filan değildi.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi, Hollywood'da da bir sürü "herif" var. İşte yargılarından kimi örnekler: Howard Thompson ( Robert de Niro için): "Yeteneğin belirtisi bile yok onda." Dwight Macdonald ( Paul Newman için): "Gülümsemeye çalışan bir odun parçası gibi sırıtıyor." Rex Reed ( Walter Matthau için): "Yangın alarmından bile etkilenmeyen kış uykusundaki bir ayı gibi." Vincent Canby ( Avcı The Deer Hunter filmi için): "Üç saat boyunca, kucağınızda sanki kemiksiz bir fil otururken, düşünmeye çalışıyorsunuz." Dwight Macdonald ( Sapık Psycho filmi için): "En iyisi evde oturmak. Çünkü üçüncü sınıf bir Hitchcock bu." Robert Hatch ( Afrika Kraliçesi The African Queen filmi için): "Keşke evde oturup Jules Verne okusaydım diyorsunuz. Budalalıktan başka bir şey değil." Dorothy Thompson ( Fantazya Fantasia filmi için): "Sinemayı sinir krizleri içinde terk ettim."
Bildiğim kadarıyla, Robert de Niro "İstikbalimle oynuyorsun" diye Howard Thompson'u, Paul Newman "odun parçası" dedi diye Dwight Macdonald'ı, Walter Matthau ayıya benzetti diye Rex Reed'i dava etmedi. Ötekiler de eleştirileri okumakla kaldılar. Avcı, Sapık, Afrika Kraliçesi, Fantazya filmlerinin yapımcıları, "gişe gelirimize olumsuz katkıda bulunacak" gerekçesiyle eleştirmenleri yargıç önüne çıkarmayı düşünmediler.
Biraz da edebiyattan eğlenceli örnekler verelim: San Juan Country Record ( Edward Abbey'in İngiliz Anahtarı Çetesi The Monkey Wrench Gang kitabı için): "Bu kitabın yazarı iğdiş edilip sonsuza kadar kodese tıkılmalı." The New Republic ( William Burroughs'un Çıplak Yemek The Naked Lunch kitabı için): "Düpedüz pislik, ikinci kere göz atmaya bile değmez." Alfred Kazin ( James Joyce'un Finnegans Wake kitabı için): "İşkenceden başka bir şey değil." Boston Evening Transcript ( Sinclair Lewis'in Babbitt kitabı için): "Mr Lewis güldürü türünde bir şeyler vermeye çalışıyor, ama ortaya budalalıktan başka bir şey çıkmıyor." Samuel Pepys ( William Shakespeare'in Bir Yaz Gecesi Rüyası A Midsummer Night's Dream oyunu için): "Bugüne kadar seyrettiğim en budalaca oyun." Voltaire ( William Shakespeare'in Hamlet oyunu için): "Sarhoş bir barbarın yapıtı." John Dunlop ( Jonathan Swift'in Gulliver'in Yolculukları Gulliver's Travels kitabı için): "Hastalıklı bir beynin ve çürümüş bir yüreğin ürünü." The London Critic ( Walt Whitman'ın Çimen Yaprakları Leaves of Grass kitabı için): "Bir domuz matematikten ne kadar anlıyorsa, Whitman da sanattan o kadar anlıyor." The Odessa Courier ( Leo Tolstoy'un Anna Karenina kitabı için): "Sulugözlü bir çöp yığını."
Atilla Dorsay Emret Komutanım Şah Mat filmi için bir eleştiri yazdı. Hiç kıvırtmadan "Gerzekliğin dip noktası" dedi. Diyebilir elbet. "Bu filmi mutlaka görün" dediği gibi, "Bu filme sakın gitmeyin" de diyebilir. Onun düşüncesi, onun yargısı. Bir filmi nasıl göklere çıkarabiliyorsa, bir başka filmi de yerin dibine batırabilir. Bu, olsa olsa, onun görüşlerini paylaşmayan okuruyla kendisi arasında bir sorun yaratır, o kadar. Dorsay'ın yazısı "gişe gelirine olumsuz etkide" bulunabilirmiş. Filmin yapımcısı, gelir kaybına yol açmaktan dolayı tazminat davası açmaya hazırlanıyormuş. "Övgülerine prim mi verdiniz de, yergisinden ceza kesmeye kalkıyorsunuz?" demezler mi adama. Sonu yok ki bunun. Başbakanı eleştiren, "İktidara gelmemizi engelliyor" gerekçesiyle mahkemeye mi verilecek?
İşin acısı, söz özgürlüğünden yana görünenlerin, konu başka kişilerin söz özgürlüğü olunca, "Hoop! Dur bakalım! Buraya kadar!" demeleri. Özgürlüğün sınırını kendi arsalarının sınırıyla belirlemeye kalkışmaları. Siz de yapıtınıza Hitchcock kadar, John Huston kadar güveniyorsanız, güler geçersiniz. Yargıyı zaman verir. Haklı çıkarsanız, o zaman da herkes Atilla Dorsay'a güler geçer.
|