| |
Erdem satıcıları
OECD'nin (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) Yolsuzlukla Mücadele Bölümü Başkanı Patrick Moulette'in dün Galatasaray Üniversitesi'nde yaptığı konuşmayı okuyunca gülmekten kendimizi alamadık. Şöyle dedi: "Yolsuzluğu algılama tarzı artık değişti. Kamu bilinci daha az hoşgörü gösteriyor. Sadece rüşvet alan memurlar değil, rüşvet veren kişiler ve işletmeler de cezalandırılıyor." Güldük, çünkü bu tespiti gerçeği yansıtmıyor. Elimizde somut bir örnek de var: Moulette'in masasında duran İngiltere dosyası. İngiliz kamu işletmesi olan "British Aerospace Systems"in (BAE) Suudi Arabistan'a Tornado ve Hawk savaş uçakları satışına ilişkin 40 milyar sterlinlik sözleşmeyi kotarmak için kraliyet ailesi üyelerine 40 milyon sterlin rüşvet verdiği ortaya çıktı. Ağır Dolandırıcılık Masası, basın kampanyasının da etkisiyle, şirket yöneticileri hakkında soruşturma açtı. Ama sonra birden dosya kapatılıverdi. Bizzat Başbakan Tony Blair'in kararı ve Kraliyet Başsavcısı (Adalet Bakanı) Lord Goldsmith'in talimatıyla. Gerekçe: "Yüksek milli menfaatlerin ve ulusal güvenliğin tehlikeye girmemesi için." İnsanın gözünü korkutan bu kavramların ardında ne gizli biliyor musunuz? Suudi Arabistan'ın şantajı. "Olayı örtbas etmezseniz sizden 72 adet Eurofihters uçağı satın almaktan vazgeçeceğiz, siparişi Fransızlar'ın Dassault grubuna vereceğiz." Blair bu resti göremedi, zira 6 milyar sterlinlik bir sözleşme kaçırılacaktı. OECD iki aydır İngiltere'den hesap soruyor. Daha geçen hafta Paris'te bu sorunla ilgili uzun (2 günlük) bir toplantı yapıldı ama işin içinden çıkılamadı. Yine BAE ile ilgili hazin bir olayı da aktaralım: Dünyanın en yoksul ülkelerinden Tanzanya'ya 40 milyon dolarlık askeri radar sistemi satmak için 12 milyon dolar rüşvet verdi. Hazin olan şu; Tanzanya'nın bu sisteme ihtiyacı yoktu. Ayrıca parası da yoktu, dışarıya borçlanarak radarları aldı. Üstelik İngiltere, OECD'nin Yolsuzlukla Mücadele Grubu üyesi; iyi mi! İngiliz şirketi tek örnek olsa öpüp de başımıza koyacağız... Fransa şu sıralar petrol grubu "Total"in karıştığı rüşvet skandalıyla çalkalanıyor. İran'da bir doğalgaz sözleşmesi için 60 milyon avro rüşvet dağıttığı saptandı. Bu "Bahşiş"in büyük bölümünün İran eski Cumhurbaşkanı ve rejimin en güçlü isimlerinden Hüccetülislam Ali Ekber Haşimi Rafsancani'nin ortanca oğlu Mehdi Haşimi'ye verildiği iddia ediliyor. Paralar İsviçre'deki iki hesapta bulundu. Şimdi bir kamu işletmesi olan "Total"in üst düzey yöneticileri peşpeşe sorguya çekiliyor. Fransa da OECD'nin Yolsuzlukla Mücadele Grubu üyesi; iyi mi!
Buyursunlar gelsinler Moulette dün OECD'nin yolsuzlukla mücadele sözleşmelerinin (International AntiBribery Act) uygulamasını yerinde görmek için Mayıs ayında Türkiye'ye heyet gönderileceğini "müjdeledi". Türkiye de o sözleşmeleri imzalayan 36 ülke arasında yer aldığı için. Gelecekleri varsa görecekleri de var. Evelallah alnımız ak, yüzümüz pak. Bakmayın siz, Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün yurt dışında en çok rüşvet dağıtan ülkeler listesinde Türkiye'yi Hindistan, Çin ve Rusya'nın ardından dördüncü sırada göstermesine. Bizimkiler ne alırlar, ne verirler. "Alan razı veren razı" kuralı bizde geçmez. Geçse "Lockheed" skandalında ortaya çıkardı. İşte rüşvetle suçlanan komutanın yakasına yapışıp mahkeme önüne çıkardık. Ne oldu; beraat etti. Hatta sonra milletvekili seçildi. Demek ki iddialar kuru iftiraymış. İnanmıyor musunuz? Vicdanınıza kalmış!
|