| |
|
|
"İktidar olanlar"la "muktedir olanlar"ın karşılaşması mı?
İktidar olmanın "Muktedir olmak" la aynı anlama gelmediği defalarca yazıldı, söylendi. Hrant Dink suikastı ile, sanırım başta Başbakan Erdoğan olmak üzere, iktidardakilerin tümü bu gerçeği biraz olsun anlamışlardır. Meseleyi daha açık değerlendirmeyi deneyelim isterseniz. Seçilmiş bir iktidar, Türkiye'de Kopenhag Kriterleri'ni hukuk ve siyaset düzeninin üst normu haline getirmeyi amaçladığını ilan ediyor ve ülkeyi AB üyelik sürecine taşımayı başarıyor. Ama "Muktedir olanlar" buna karşı engellemeler koymaya başlayınca "İktidar olanlar" ürküyor. Herkesten daha fazla liberal demokrat olmaları gerekirken, "Ankara Kriterleri" ne doğru yalpalamaya başlıyorlar. Kıbrıs'ı çözümsüz bırakmak için yeni bir dondurulmuş "Pozisyon" u benimsiyorlar. Ceza Yasası'na koydukları 301'inci madde ile, ülkenin yazarlarının, düşünenlerinin "Türk düşmanı" konumunda, mahkemelerde teşhir edilmesine neden oluyorlar. Ankara'daki kurumların uyumsuzluğunu çözememişken, Irak'taki uyumsuzlukların tarafı rolüne soyunup, sınır dışı serüven özlemlerinin sözcülüğüne soyunuyorlar. Sözde sosyal demokrat CHP ile, ulusalcılık yarışına girip, Türkiye'nin müttefiklerine meydanlarda rest çekmeye başlıyorlar.
SONUÇ ORTADA İşte sonuç ortada. Hrant Dink'i öldürenlerden de daha fazla ulusalcı olmayı mı deneyecekler şimdi? Birleşmiş Milletler'in yeni Genel Sekreteri Ban Kimoon, 2007 başında görevine başlarken özetle şöyle demişti: Görevime 007' li bir takvimle başlıyorum. Ben James Bond değilim ama benim de bir misyonum var. Bu öldürmeye değil yaşatmaya, dövüşmeye değil barışı sağlamaya dönük bir misyondur. Bunun imkansız bir misyon olduğunu düşünmüyorum. Başta Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül olmak üzere tüm AK Partililer şimdi "Bizim misyonumuz ne" sorusuna cevap aramalıdırlar. Geçmişte nice seçilmiş iktidar kadroları, şu ya da bu şekilde başarısız olduktan sonra "Meğer bizler siyasi taşeronmuşuz" söylemini seslendirdiler. Bütçe yapmak, yol yapmak, dış borç almak, baraj temeli atmak, enflasyonla mücadele etmek gibi işler "Siyasi taşeronlar" ın görev alanında. Ama güvenlik, dış politika, temel siyasetler, ideolojik konumlar, eğitim, hukuk gibi konular, "Muktedirler" in yetkisinde. Bu alanlara iktidarlar el atmaya kalkışırsa, demokrasi, rejimi korumak için rafa kaldırılabilir. Konuyu Engin Ardıç'ın Akşam'daki yazısından bir alıntı ile bitirelim: Ne yani, gündeminizde "Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmasını önleme çalışması" yok mu? Bunun iki yolu var, biliyorsunuz: Ya darbe, ya suikast. Darbe kışkırtma çabalarınız tutmuyor, çünkü ne ordu buna yanaşır ne de Amerika izin verir. Bir kalıyor başbakanı da vurmak... İşte cinayetler de yeniden başladı. Bu mayısa kadar da "olaylar hızla gelişecek" ... Artık "biz bu filmi görmüştük" zevzekliğinin bile tadı kalmadı.
|